2024-01-09 15:03:37

BEN KİMİM?

İzzet KELEŞ

izzetkelests61@gmail.com 09 Ocak 2024, 15:03

Aslında yazacak çok nedenimiz ve yazacak çok konumuz olsa da belli sebeplerle yazmaya uzun bir süre ara vermiştik. Bu bizim tükendiğimiz, sözümüzün bittiği için değil belki de yazdıklarımızın birilerine ağır geldiği, söylemlerimizin anlam karışıklığına sebebiyet verdiği içindir belkide. Uzun bir aradan sonra ara verdiğimiz yazın hayatına bir an olsun kapı aralayıp bir giriş yapalım, bazı durumlara açıklık getirelim dedik. Gene suya sabuna dokunmadan fakat meramımızı anlatacak bir yazı yazmayı umuyor, Rabbimden muvaffakiyetler diliyorum.

Hayatınızdaki öncelikleriniz,hayata bakışınız ve merkezinize koyduklarınız sizin kim olduğunuzu anlatır. Öncelikli olarak yazımızda  asla kendimizi ispat diye derdimiz olmadığını belirtmeliyim. Bizi bilen bilir; bilmeyen de kendisi gibi bilir, sözünün sloganlığı ile değil de hayatımızın gerçekliği ile yaşıyoruz. Hayatının özünde Rabbine karşı iyi bir kul, yaşadığı topluma ve ait olduğu milletine faydalı bir insan olabilme mücadelesini veren biri olarak asıl kazancın maddi  değil manevi kazancın olduğuna her zerresiyle inanan birisi olmaya çalıştım her daim. Olduk mu olamadık mı ona Allah ve tarih karar verecek. Sosyal hayatın içinde hayatın her anını dolu yaşamaya çalışan biri olarak farklı kurum, kuruluş ve kişilerler temas halinde oluyoruz. Her şey olan değil olduğu yere bir şeyler katmaya çalışan biri olarak sorulan sorulara muhatap oluyoruz. Peki, bunca hızla akan zaman cenderesinin içinde toplum adına kendime soruyorum ben kimim? Ya da toplumun sorduğuyla sen kimsin? 

                       Ben bir eğitimciyim !

Hayatının her aşamasında iyiyi, güzeli yaşamaya, yaşatmaya ve anlatmayı kendine vazife gören biri olarak ben bir eğitimciyim. Bu anlamda değişik kademelerde 19 yıl okullarda fiili olarak öğretmen ve idarecilik yapmış, bunu zorluğunu yaşamış,  hazzını tatmış, gayretini göstermiş biri olarak bütün yoğun  işlerim arasında bu özelliğimi her daim koruyan ve içinde barındıran biri olarak hayatımı sürdürüyorum. Kusurlarımız, yanlışlarımız olmuştur ve olacaktır. Bunu inkar etmek insanın fıtratına aykırıdır. Ancak asla kasıt ve kayırmacılık içinde olmadan bireysel dürtülerle, şahsi beklentilerin ardına koşmadan çalıştım. Amacım köklü bir medeniyetten beslenen ülkemizin ve milletimizin daha büyük başarılara uluşması mefküresine sahip bir geleceğin inşasına zerre de olsa katkı sağlamak olmuştur. Yarını kurtaracak en etkili gücün eğitim olduğuna inanan, savunuculuğunu yapan  biri olarak maddi kayıplara göz kapayarak, kulak tıkayarak  manevi kazanımlarla  motivasyonunu her daim diri tutan ve hayatını son anına kadar bu minvalde hayatını sürdürme gayretinde oldum, olacağım inşallah. Adanmış bir adam olma yolunda gayretimiz hep diri olacak.

                Ben bir gazeteci ve yazarım !

Yaşadığınız topluma karşı kendinizi sorumlu hissediyorsanız bunun için belli aksiyon içerisinde bulunmanız gerekir. Bunu havada bırakmayıp  gereğini yerine getirmek işin en doğrusudur. 2008 yılından beri haber yapıyor, son bir yılı çıkarırsanız her hafta köşe yazısı yazmaya çalışıyorum. Toplumu  ilgilendiren konularda haber yapıyor, bilgimiz, anlayışımız, aklımızın erdiği kadar da fikirlerimizi köşe yazılarımızda neşrediyoruz. İnadına  değil inandığı doğruları yazma adına verdiğimiz mücadelede onca yumuşatmamıza rağmen zaman zaman yanlış anlaşılsa da  söylediklerimizden, düşüncelerimizden geri adım atmadık. Bu zamana kadar yaptığımız yüzlerce haber ve köşe yazımızdan  hiçbir için  tekzip yayınlamamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Çünkü amacımız yanlışa yanlış diyebilmek, inandıklarımı toplumla paylaşabilmektir. Kınayıcının kınamasından kokmadan, gereksiz polemiklere de sebep olmadan yazmaya devam ettik. Bulunduğumuz konum, yaşadığımız coğrafya herşeyi yazmaya müsait olmasa da hep doğruları yazdık. Şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki belki her doğruyu yazmadık ama yazdıklarımız hep doğrular oldu. Kimsenin değil doğruların tarafında yer almanın zorluğunu yaşasak da özgürlüğün verdiği hazzın tadı bir başka.

STK’larda çalışan biriyim !

İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır, inancına sahip birisi olarak çok da arzu etmesek de Sivil Toplum Kuruluşların içinde bulduk kendimizi. Bir kere girdiniz mi, başladınız mı kaçamıyorsunuz. Şu anda beş adet dernek başkanlığı bir o kadar da yöneticisi olarak yoğun işerimiz arasında onları da yürütme çalışıyoruz. Mesele Allah rızasını kazanmak, insanların faydasına iş yapmak ise bundan yüksünmedik, yüksünmüyoruz. Bize yüklenen sorumluluğun gereği olarak da aman sende diyemiyoruz. Çalışıp, enerji sarfedip bir şeyler meydana getirmenin gayretinde oluyoruz. Dernek, vakıf, sendikal faaliyetler kuşkusuz çalışıldığında insanların hayatını kolaylaştıracak, insana ve topluma fayda sağlayacak kurumlardır. Bizler de bunu gereğini yaparak, içini doldurarak ve de hayatımızın yüküne yük katarak devam ediyoruz. Allah şahittir ki hiçbirine kendimiz talip olmadık. Tüm bunları bize inanan ve güvenenlerin bizlere yüklemiş oldukları kutsal vazife olarak görerek yapıyoruz. Elbette bu STK’larda ne kadar başarılı olduğumuz tartışılabilir lakin gayretkeşliğimizin tartışılmasına gönlümüz razı olmaz.Sorumluluk gerektiren işler olduğu için Rabbim rızasına uygun olan çalışmalarda bizleri muvaffak etsin.

Köyümde bir çiftçiyim !

Toprak anadır. Ana ise doyuran, yetiştiren, koruyan, kolayandır. İnsanlık var olduğundan kıyamete kadar teknoloji ne kadar gelişse gelişsin, teknik olarak değişimler yaşansa da tarım hep var olacaktır. Çünkü insan yemeden içmeden hayatını sürdüremez. Biz de, ‘Kişi kendi kazancından daha hayırlı bir rızık asla yememiştir.’ Peygamberimizin (AS) sözü mucibince;  gücü, imkanı ve zamanı yettiğince bunun gayretkeşliğinde olduk. Çay tarımı bölgemizin en önemli geçim kaynağı durumundur. Hepimiz biliyoruz ki fakir ve fukaralıkta büyük cefalar yaşamış, binbir zorlukla çayını yetiştirmiş ve ürettiği çay ile bölge önemli bir refah yaşamıştır. Adeta elleri ile toprağı karararak, yoğurarak çayı bugüne getirmiştir bölge halkı. Şimdi geldiğimiz noktada her türlü imkan ve şartlar varken çaya sahip çıkacak bir nesil  yok denecek kadar az. Dün Gürcü  bugün Afrikalı, Afganlı, Suriyeli çayımızın hasadını yapıyor. Maalesef 3. nesil olarak nitelendirdiğimiz bir kesim düredi etrafımızda. Bu kesim çayda hiçbir emek ve zorluk yaşamadan adeta çayın “patronluğunu” yaparak çayın değerini düşürerek geçmişine ihanet ediyor. Çayın hikayesini bilen, geçmişteki zorluklarını yaşayan birisi olarak bizler  elimizi ve kendimizi hiçbir zaman çaydan çekmedik. Bizler onca işlerimizin arasında eşimiz ve zaman zaman çocuklarımızla çayımızı kendimiz toplayarak çayımızı yaban ellere bırakmadık. Bunu bir milli mesele olarak gördük. Bu ülkeden dışarı çıkan her bir kuruşun kendi kaybı olduğuna inanan birisi olarak gücümüz, sağlığımız, zamanımız el verdiği ölçüde çayımızı toplamaya, kendine ülkesine katkıda bulunmaya devam edeceğiz. Çayın kalitesini ekonomik değerini düşüren bu 3. nesil üreticiler için de diyoruz ki bu yanlıştan dönün ve çayınıza gerçek anlamda sahip çıkın. Bu gidişle elde avuçta bir şey kalmayacak.

Demek ki söyleyecek sözünüz, yapacak iyilik ve güzellik diye bir derdiniz varsa bunun imkan ve fırsatını bulabiliyorsunuz. Etiket derdine düşmeden makam ve mevkileri basamak olarak kullanma derdiniz yoksa Allah zaten fırsat ve imkan sağlıyor. Evet;  bir işçi, bir köylü, bir eğitimci, bir yazar, bir STK’lı olarak toplumun derdini kendi derdi olarak gördüm ve gücüm ölçüsünde katkı vermeye çalışıyorum. Tüm bunları yapan biri olarak kendimi iki kelimeyle ifade etmem istense eğimci, yazar derim. Olmuş muyum, olmamış mıyımın kararını en iyi verecek Allah  ve tarihtir. İyi niyetle, gayretle çalışmanın serüvenidir bu hayat.

  

Yorumlar (1)

Kazım Keleş 4 Ay Önce

Çok güzel özetlemiş oldunuz teşekkürler Hocam

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.