Sosyal Medya Üzerine

Bu hafta son günlerin en popüler mecrası sosyal medya üzerine bir fikir jimnastiği yapmayı, Türkiye’deki son günlerde cereyan eden olaylarda aktif rolü olan bu alana dair birkaç kelam etmeyi uygun buldum. Cereyan eden olayların her birinin ayrı ayrı birer tartışma konusu olması hasebiyle direk konuları değil de sosyal medyayı ve bu sınırsız alanı kullanış biçimimizi değerlendirmemiz gerektiği kanısına varmış bulunuyorum.
 
Son günlerde yakın çevremde yer alan arkadaşlarımdan bir çoğunda kutuplaşan tartışmalar nedeniyle birbirini facebook ya da twitter listelerinden silenlere sıkça rastlamaktayım. Hayretle izlediğim bu tabloda birbirlerini silen insanların günlük hayattaki dostluklarının devamında bir sakınca görmemeleri, yalnızca sanal bir silme işlemi gerçekleştirmeleri inanın merakımı daha bir cezp eder hale getirdi.
 
Demek ki sosyal medya dediğimiz o platformda paylaşılan fikir, düşünce ya da eylemlerin büyük bir bölümü sanal ya da yalanlardan ibaret mi oluyordu? Bu birbirlerini silen insanların günlük hayattaki değişmez ilişki biçimleri bende doğrudan bu kanının oluşmasına neden oluyordu. Çok iddialı bir tez ileri sürmüyorum açıkçası. Zira bu yargıya ulaşmakla birlikte ne kadar doğru olabileceğine dair yeterli bir veriye de sahip değilim.
 
Fakat çok net gördüğüm bir gerçek var ki o da şu; İnsanların bir çoğu günlük hayatta konuşamayacağı bir çok cümleyi, kavgada dahi edemeyeceği bir sürü küfrü sosyal paylaşım sitelerinde fütursuzca sarf edebiliyorlar. Ucu bucağı olmayan bu sanal dünya kendini bilmez insanlara olağanüstü bir cesaret veriyor sebebini anlayamadığım bir şekilde. Son günlerde yaşadığımız gergin olaylardan söz etmiyorum sadece. Futbol kulüplerinin taraftarlarının paylaştığı ve birçoğunda belki de çok yakın arkadaşını hedef aldığı küfürlü mesajları okuyunca bu işin yalnızca siyasetle ilgili olmadığını anlayabiliyorsunuz.
 
Sorun bir özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor. Kendine güveni olmayan cahil insanların sanal alemde sanki bir perde arkasındaymış gibi atıp tutmaları olsa olsa bir özgüven eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Gayet tutarlı ifadelerle kendisini sosyal medyada, paylaşım sitelerinde rahatlıkla ve günlük hayatlarındaki üsluplarını bozmadan ifade eden insanların da olduğunu görünce bu kanaatimizin daha bir doğru olduğunu düşünüyorum ister istemez.
 
Okumayan, yaşadığı dünyada olup biten olaylara ezber mantığın dışında bir eleştiri ya da yorum katamayan insanların zaman zaman kendi isimlerini dahi kullanmadan paylaştıkları yorumlarla ülke kurtarmaya çalışmaları, tuttukları takımın hakkını aramaları kime ne kadar katkı sağlar varın siz düşünün.
 
Bu sınırsız ve fütursuz özgüvenin yani cahil cesaretinin önüne geçmenin tek ama tek yolu bilinçli bir şekilde özgüveni yüksek insanlar yetiştirmekten geçiyor. Yani okuyan, düşünen ve meselelere sahip olduğu bilgi perspektifinden yorum getirebilen insanlar yetiştirmek gerekiyor.
YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24