RTÜK ne iş yapar?

Değişim, yaşadığımız dünyanın değişmeyen gerçeğidir. Değişiyoruz, dönüşüyoruz, öyle ki kendimizden geçiyoruz. Sosyal hayatın değişip dönüşme gerçeğini olumlu manada kabul etmek gerekir. Yalnız her değişim iyi değildir. Geçmişi inkâr eden, geçmişi yok sayan değişim felakettir, yok oluştur toplumlar için. Yok olmamak için var olma sebebini unutmamak gerekir.

 

Her milletin önem verdiği öncelikler farklıdır. Türk Milletinin yüzlerce yıl koruyup kolladığı ve bugüne getirdiği önemli kurumların başında aile geliyor. Devletin ve milletin özünü,  gücünü ailede bulurdu Türk Milleti. En çok korunan ve en çok sakınan değerlere saldırı oldu mu bunun etkisi büyük ve yok edici olur. Düşman güvenli olarak gördüğümüz iki güvenli kalemizden bize saldırıyor. Bunlar: Aile yapımız ve inançlarımızdır. Savaş meydanlarında kazanılan zaferi ekran gayyasında kaybeder hale geldik. Bu savaşta milletimize kim sahip çıkacak? Televizyonlarda aile hayatına yapılan saldırılara kayıtsız kalanlar da en az saldıranlar kadar suçlu görülmelidir.

 

Özgürlük adına yapılan her türlü eylem göz yumulacak eylemler olamaz. Geçmişinde nice zorluklarla kurulan ve fedakârlıklarla yaşatılan aile bugün en küçük tahammülsüzlüklerle sonlandırılabiliyor. Bugün şıpsevdi evlilikler daha çocuk doğmadan mahkeme salonunda sonlandırılıyor.  Her şeyde olduğu gibi tüketim çılgınlığı evlilik hayatını da içine almış. Ülkemizde 2016 yılında yapılan evlilik- boşanma arasındaki istatistiklerde boşanma oranı %26 olmuş. Bize bir şey oldu. Aile hayatımızı kurmadan yıkar olduk. Buna çanak tutanları da görmezden gelir olduk. Neden bu uçuruma giden yolu kesmeyip aksine yanlış yön oklarıyla uçurumu doğru yol diye göstermeye devam ediyoruz?

 

Üretmeden tüketiyoruz. Her şeyde olduğu gibi değerlerimizi de kolay bir şekilde tüketiyoruz. Geçmişte nice zorlu süreçleri aile kurumumuzla atlatan millet olarak bugün bizler en ufak bir sıkıntıya tahammül edemez, göğüs geremez duruma geldik. Ne darlığın zorluğunu ne varlığın mutluluğunu yaşar olduk. Kadın için darlık boşanma nedeni erkek için bolluk boşanma nedeni oluvermiş. Ortak bir kaderin ortak bir tarihin inşasına çalışmayan eşlerin “devletleri” (aileleri) elbette çabuk yıkılır. Yıkılan devletin (ailenin) altında maalesef çocuklar kalıyor. Sevgisiz, ilgisiz, sahipsiz yetişen çocukların toplumun geleceği için endişelenmemek mümkün değildir. Sevgiye ve ilgiye muhtaç ruhların çektiği acıyı anlamayan anne-babadan olsa olsa sadece çocuğa aracı olup onu dünyaya getirmek olur. Çocuk adeta anlık zevkin hatalı ürünü haline gelmiş zihniyetten ne beklenir?  Hatalı bir ürün olarak bakılan çocukların kaderi de kundakta bebeğini öldürülmesi, denize atılması ya da çöp konteynerine atılıp yok edilmesidir. Bu çağ cahiliye devrinden daha aşağılık bir insan şekline dönüşmüş.

 

 

Bütün televizyon kanallarında evlendirme programı mı yoksa insan pazarlama programı mıdır bilemeyeceğimiz programlar yapılıyor. Halk da sanki tutuklu bir esir gibi TV karşısında seyrediyor. Siyasi iktidar da halinden memnun ki bu programları el atmıyor, gündemine almıyor. Belki de işine geliyor. Halk TV karşısında uyuyor ülke meselelerine fazla akıl yormuyor. Halbuki  Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi kamu adına görev yapan bir kurumumuz var. RTÜK’ü bizler Televizyon yayınlarını kamu adına denetleyen kurum olarak biliyoruz. Belki de biz yanlış biliyoruz.  Ülkenin güvenliğine, huzuruna, birlik ve dirliğine halel getirecek toplumsal infiallere neden olacak yayımlar için tedbirler alır RTÜK. Bir milletin ahlakı, ailesi, tarihi kıyım kıyım kıyılıyor RTÜK hala seyirci kalıyor. Aldığı tedbir de para cezası kesmek. Bilmiyorlar mı ki o kanallar zaten reklam gelirleriyle ödediklerinin kat be katını geri alıyorlar. Üstelik TV Programlarının anlaşmaları cezayı yaptırıma göre anlaşma yapılıyor.

 

Aile hayatını değersizleştiren, itibarsızlaştıran, insanları kolaycılığa iten, geleneklerden insanları koparan “sözde evlilik” programlarına birisi dur demelidir. RTÜK bir kukla mıdır yoksa? RTÜK bunu yapmıyor, yapamıyorsa siyasi iktidar toplum adına bunu yapmalıdır. Eğer yapmıyorsa samimiyetinden şüphe etmek gerekir. Basın özgürlüğü kılıfına sokma yoluna gidenler ya da öyle gerekçeler öne sürenlerin gerekçelerini gayri ciddi olarak görülmelidir. Çünkü millet gerekçe gösterilerek millet adına hareket edenlerin yaptıkları da görülüyor. Mesele milletse, mesele milletin geleceği ise bu rezilliğe bu toplumsal yaraya müdahale edilsin. Buna müdahale edilmiyorsa bu suça sebep olanlarda buna ortak olur. İnancımıza göre zulme rıza zülümdür.

 

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24