Hakkına razı olmak

Hakkına razı olmanın saflık olarak algılandığı bir dünyada yaşıyoruz. Konuşurken haktan hukuktan bahsederiz fakat iş bizim başımıza gelince ne hak tanırız ne hukuk. İnsanca yaşamayı içimize sindiremediğimiz sürece bu hep böyle olacak. Konuştuğumuzda doğrucu yaptığımızda çıkarcı davrandığımızda aynı paradokslar yaşanacak. Toplum olarak kurallarla yaşamanın enayilik, saflık olmadığını anlarsak bu sorun yaşanmaz herhalde.
 
Bu konuda örnek vereceğimiz bir sürü olay yaşamışızdır. Mesela hastaneye gidiyorsunuz hastanede acil durumunuz var ama sıra bekliyorsunuz. Kurallara uyuyorsunuz. Hani siz de karşınızdakileri kendiniz gibi zannedip dakikalarca hatta saatlerce bekliyorsunuz. Sonunda bakıyorsunuz ki sizi unutmuşlar başkaları alıp başını gitmiş. O zaman kendinizi itilmiş, dışlanmış hissediyorsunuz. Ve kendinizi sorguluyorsunuz yaşananların hangisi doğru diye?
 
Otobüs kuyruğunda sıra bekliyorsunuz masumane. Kalabalık almış başını gidiyor. İşinize yetişmek için çaba gösteriyorsunuz. Her azalan kişi size yol açmak demek. Ancak bir külhanbeyi paldır küldür sanırsınız doğal olarak sıranın başına gelmek için doğmuş. Bütün duygularınız ve inancınız sarsılarak beklemeye devam ediyorsunuz. Düşünün o duygularla işi gitmiş ve işe başlamışsınız. İş veriminiz ve ruh haliniz yerlerde geçirdiğiniz bir gün.
 
Çok acıktınız yemek için kuyruktasınız kantinde ya da yemekhanede. Sıranın size gelmesini her geçen zamanın sizi daha acıktırdığını düşünerek istiyorsunuz. Kimseye bir şey demeden haline razı bir şekilde sırada bekliyorsunuz. Kantinciyle ahbap çavuş misali sıraya girip sizi daha da geride bırakıyor. Olaya müdahale ediyorsunuz. Yanlışını anlatıyorsunuz ama kimseden çıt çıkmıyor. Kala kala yalnız kalıyorsunuz. Demin uğultusu yükselenler şimdi çıt çıkarmıyorlar. Gene siz hakkına razı olmanın cezasını çekiyorsunuz diye geliyor size. Öfkeniz daha da artsa insanların ikiyüzlülüğü midenizi bulandırıyor.
 
Bankadasınız diyorsunuz burada elektronik sistem var. Artık hakkıma razıyım kimse hakkımı gasp edemez. Rahatsınız ve diğer işlerinizi ona göre planlıyorsunuz. Beklenmedik bir şekilde cebinde banknotlarla gelen müşteriye kadar bu böyle devam eder. Sizde bir kez daha sukutu hayale uğrarsınız. Kızarsınız, sinirlenirsiniz, kimseye bir şey anlatamamanın verdiği sıkıntıyla soğuk terler dökersiniz. Sonra kendinize dönersiniz bütün bu ve bunun gibi bir sürü yaşanmış yaşanması muhtemel olayların sebeplerini düşünürsünüz.
 
Karşımızdakinin yerine kendimizi koyamadıktan sonra zaman ne kadar değişse de mekan ne kadar gelişse de aynı sonuçları yaşayacağız. Herkes hakkına razı olmayı bilse sonuçta bir gün eleştirdiği duruma düştüğünde hayal kırıklığına uğramamış olur. Güçle var olmak daha büyük gücün varlığının ortaya çıkmasına kadardır. Bu sefer siz de mağdur durumuna düşersiniz. Hâlbuki haklı olup herkes haklılığının gereğini yapsa herkes hakkını ve haddini bilse hukuksuzluk diye bir şey söz konusu olmaz. Hakkına razı olmanın enayilik olarak görüldüğü bir dünyada, bir ülkede insan haklarının çiğnenmesi sıradan bir olay olarak görülür. Çuvaldızı kendimize batırdığımızda canımızın yandığını göreceğiz. Başkalarının canının yandığını anlamak bakımından bu bir vicdani muhasebe yaptırır insana. Elbette ki böyle bakana göre.
YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24