Gazeteci olmak fedakârlık ister

Ülke olarak iş yapmadan iş yapıyor görünmekte üstümüze yoktur maalesef. Bir de iş yapanlara iş yükleme becerimiz var ya hiçbir yerde görülmeyecek türden. Birileri iş yapmayacak bunun karşısında birileri çalışıp didinecek, zamanla ve hayatla yarışacak sonra kalkıp hayatı beleşe getirmeyi marifet sayacak. Yok, böyle bir dünya, yok böyle bir insanlık. Burada aptal olan aptallık yerine konan değil aptallık yerine koyanlardır. Yalan ve riya üzerinde inat edercesine yaşayan insanların dünyasında nefes almak zorunda kalmak ne kadar zormuş.

 

Neresinde yaşanırsa yaşansın hayat ve yaşanılan hayata muhatap insanı anlamak... Bir  duruma göre basit  başka bir duruma göre de karmaşık olabiliyor hayat. İnsan kadar değerli bir varlığın değer erozyonuna uğraması çok acı. Bundan daha acı olan ise kendi değerinin altında basitliğe düşmektir. Gerek ülke olarak gerekse şehir olarak kendilerini bir şey sanan aslında hiçbir şey olmayanların dünyasında yaşadığımız gerçeğidir.

 

İki kapılı bir handa yaşadığımız gerçeğinden hareketle inandıklarınız, konuştuklarınız ve yaptıklarınız çok önem arz ediyor. Konuştuklarınızı yapmıyorsanız yalancısınız. Yapanların yaptıklarını görmezden geliyorsanız inkârcısınız. Yapanın yaptığını görmeyecek kadar kör; yapmadığını yapmış gösterecek kadar yalancı durumuna düşmek de bir karakter işidir maalesef. Kimin ne dediği kadar kimin ne yaşadığının önemi olmalıdır. Bu tutarlılık içinde olmadığımız sürece hepimiz söylediklerimizin yalancısıyız.

 

İnandığı yolda azmetmemek, gayret göstermemek tüm konuşulanların üzerinden bir silindir gibi ezer geçer. Yeter ki insan inandığı doğrular üzerinde yılmadan, usanmadan o idealler için gayret göstersin. Bu inanç ve gayret eninde sonunda amaca ulaştırır. Ülkemiz için, milletimiz için, inandığımız değerler için hangi şart, hangi imkân varsa onu kullanarak bu uğurda yürümeyi vazife edindik. Her şeyi maddi çıkar olarak görenlere inat; vatan ve millet namına çalışmak garipsense de bu yoldan dönmemektir amacımız. Bunu yaparken üzerimize hangi görev alırsak alalım bu çizgi temel çizgimizdir.

 

Öğretmen olarak da yazar olarak da bizim yolumuz milletin yolu ve milletin çizgisidir. Millete ve milletin değerlerine dost olanla dost; karşı olana karşı olacağız. Bu süreçte garipsediğimiz olaylar da olmuyor değil. Gerek ülkemiz için gerekse şehrimiz için düşünce üreterek fikirlerimizi her ortamda uygun şekilde paylaşıyoruz. Bu can bu tende olduğu sürece inşallah bundan vazgeçmeyeceğiz. Çünkü gerek şehrimiz, gerek ülkemizin daha iyi olması için bir nebze olsa da katkıda bulunmayı kendimize şiar edindik.

 

Eğitimciliğin yanında yine bunun bir yan alanı olarak gördüğümüz gazeteci ve  yazarlığı da kucağımızda bulduk. Rahatsız mıyız bu durumdan? Hayır. Çünkü bakış açımızda hep eğitimci anlayışı vardır. Fakat bu konuya değinmeden şu gerçeği belirtmekte yarar var. Gazetecilik para etseydi, fedakârlık isteyen bir alan olmasaydı bize kalmazdı. Bugün iki kelimeyi yan yana getirip cümle kuramayanlar kendilerini otorite ilan etmişler. Ben değil kargalar bile güler buna. Gerçekte olmayan ürüne ne kadar etiket koyarsanız koyun o üründen bahsedemezsiniz. İşiyle var olanın etikete ihtiyacı olmaz. Zaten işi etiketi olur.

 

Herkes kendine yakışanı yapar, kendine yakışanı yaşar. İnsan ne olursa olsun önce işini sevmeli, işinin gereğini yapmalıdır. Gazetecilik ülke genelinde, ulusal düzeyde milletin haklarını savunma refleksidir. Bunu en iyi yapmanın yolu bağımsız kalabilmektir. Bağımlı olmak işin özünü kaybettirir. Yerel düzeyde gazeteci olmak ise yaşadığın şehre ve şehrin insanının gözü kulağı olmaya çalışmaktır. Bu amacın gerçekleşmesi için ulusal düzeyde nasıl gerekliyse yerel düzeyde de bağımsızlık çok önemlidir. Bir kere büyük ekonomik fedakârlığı göze almalısınız. Diyelim ki ekonomiyi borç harç hallettiniz. Zamanınızdan, rahatınızdan, uykunuzdan, ailenizden, sosyal hayatınızdan fedakârlık yapmalısınız. Bunlardan başka ne kadar doğru yazsanız da yazacaklarınızdan hoşnut olmayan idarecilerin baskısını da göze almalısınız. Hem kimsenin söyleyemediğini söylemek zorundasınız hem de yanınızda kimseyi görememeyi göze almalısınız. Bütün bunların üstesinden gelirseniz yerel gazeteci olursunuz.

 

Bu aşamaları yaşamadan da gelene ağam gidene paşam diyerek halkın derdiyle dertlenmeden, iki cümleyi yan yana getiremeden sağdan soldan aldıklarıyla gazetecilik de yaptığını zannetmek de olabilir. Tabi burada amaç gazetecilik değil gazete esnaflığıdır. Başka bir ifadeyle kağıt üzerinde gazetecilik, gazetecilik değildir. Sahada gazeteci olmaktır gazetecilik, kâğıt üzerindeki gazetecilik gazete esnaflığıdır. Meselenin özü hangi işi yaparsa yapsın işinin gereğini yapmalıdır insan. Yanlışa yol vermek yanlışa ortak olmaktır.

 

Yazıyı yazarken Of’ta imkansızlıklarların yaşandığı dönemde gazetecilik yaparak önemli hizmetler yapan Gazeteci Halil Bayram abinin vefat haberini üzüntüyle öğrendim. Allah rahmet eylesin. Yakınlarına sabırlar versin.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Adamın biri
Adamın biri - 7 yıl Önce

Sayın cesur gazeteciler bir de şu ofun meşhur parkının yapıldığı günden beri parka ulaşmak için nereden gideceğimizin haberini yapabilseniz.Haa doğru ya siz yemek yemeye arabayla gidiyordunuz değilmi, benim arabam yok hata bizim.Belki de park of halkı için değil de başka amaçlar için yapılmıştır, bak o da olabilir

Davut Turan
Davut Turan - 7 yıl Önce

Elektriklerin sık kesilmesi, suların sık kesilmesi sıradan bir habermi oldu.Çözümü yok mudur bunların.Yoksa sizi mi ilgilendirmiyor.Abd de mi yaşıyorsunuz siz.

banner81

banner22

banner21

banner24