Eyvah! Çılgın Türkler mi geliyor?

Geçen haftaki köşe yazımızı yazdığımızda “Barış Pınarları Harekâtı” başlangıç aşamasında idi. Biz de geçen haftaki yazımızın başlığını “Mehmetçik Barış Pınarlarını akıtmaya hazır” olarak atmıştık. Malumunuz harekât hava harekâtıyla başladı. Aynı gün dört saat sonra da Mehmetçik kara harekâtına başlattı. Öyle seri ve planlı hareket ediliyor ki Türk ordusu harekâtın her aşamasında dünyanın nevrini döndürüyor, dünyayı şaşırtmaya devam ediyor. Bundan sonra da şaşırtmaya devam edeceğine inanıyorum.

 

Türkiye olarak biz kendi işimize odaklandığımızda neleri başardığımızı tarihin her döneminde göstermiş bir milletiz. Yeter ki işimize odaklanalım, yeter ki üzerimizdeki ölü toprağını üzerimizden atalım. Tarih bir milletin hem dünüdür, hem de yarınıdır. Biz bu coğrafyada yaşadıklarımızla hem de yaşattıklarımızla kıyamete kadar bu topraklarda var olacağımızı ispat ettik. Bizi bu bölgeden atmak için tarihi hayalleri olanlar dünyanın öbür ucundan toplanıp Haçlı Seferleriyle ve değişik saldırılarla üzerimize geldiler. Öyle ki bizleri Orta Asya’nın steplerine atmak için her geldiklerinde hüsrana uğradılar. Ama vazgeçmediler, geçmeyecekler de. Tüm güçlerini topladılar, gene de Anadolu’dan bizleri söküp atamadılar. En son Sevr Antlaşması ile bizleri Anadolu’nun küçük bir alanına hapsetme planlarını yırtıp attık Milli Mücadele döneminde. Ama onların bu amaçları hiçbir zaman bitmedi, kıyamete kadar da devam edecek. Tıpkı bizim bu bölgede kıyamete kadar kalmak isteğimiz gibi.

 

Yıllarca bizi içimize hapsedip, ideallerimizden, tarihi gerçekliğimizden, geleceğe dair ilerleyişimizden uzaklaştırdılar. Küçük bir Anadolu toprağında hapsedip böyle yaşayacağımızı hayal edenleri şimdi hayal kırıklığına uğratıyoruz. Bu kadar küçük topraklarda 3 buçuk milyon Suriyeli ve en az bir milyonda diğer ülkelerden gelen mültecileri ağırlamak büyük bir devlet ve millet olmanın dışa vurumudur. Dün  22 milyon kilometre karelik bir coğrafyaya hükümran olmuş bir millet oralardan  ayrılırken oralara sömürge değil hizmet bıraktığımız için arkamızda  gönül hoşnutluğu bıraktık. Bu mirasın sonucu yeryüzünde; bir zulüm, acı olduğunda sesi çıkan tek ülke Türkiye oluyor. Siz istemeseniz de tarih size bunu yüklüyor.

 

Zaman geçtikçe, olaylar şekillendikçe Türkiye coğrafyanın vermiş olduğu avantaj ve dezavantajları aynı anda yaşıyor. Savaş sadece teknoloji ile kazanılacak bir oyun değildir. Ölümü öldüren, ölümle yaşamayı maharet sayan bir anlayışı siz yenseniz de yok edemezsiniz. Belki önüne engeller koyabilirsiniz ancak onu ilânihaye durduramazsınız. Türkiye dün merhameti gereği kapılarını mazlumlara açtı. Allah da bunun karşılığında bugün Türkiye’nin önünü açıyor. Çünkü ilahi düstur gereği siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım ediyor. Suriyelileri kendi yurtlarına yerleştirmek için başlatılana harekât ile Türkiye neyin ne olduğunu gerçek anlamda dost ve düşmanın kim olduğunu daha iyi öğrenmiş oluyor ve olacak.

 

Amerikanı, Fransızı, İngilizi, Almanı, İtalyanı ta binlerce kilometre uzaklardan gelip sınırımızın dibinde sömürge faaliyetleri yaparak, bölge adına ahkam keserek meydan okumasını artık daha iyi anlıyor ve bu vampirlerin tehditlerini umursamıyoruz. Onlar medeniyetlerin gereği olan emperyalizmin canavarlığını yapıyorlar. İnsanlık adına üzüntü verse de ait oldukları kültürel mirasın gereğini yapıyorlar. Üzücü olan Müslümanların yaşadığı ülkelerin yöneticilerinden çıkan Türkiye aleyhine ifadelerdir.  Hepimiz biliyoruz ki bu yöneticiler halkın bir yansıması değildir. Bu kuklaların bir sahipleri var. Kukla yöneticiler onları oraya getiren ve tutan kuklacıların isteklerine göre davranıyor. Aslında bakıldığında yönetim anlamında Türkiye’ye birkaç devlet başkanı destek verse de halkların nezdinde dünyanın her bölgesinden milyonlarca insan Türkiye’ye destek veriyor. Sokaklar bizim için dua ederken saraylar lanet etse ne olur?

 

Bu saatten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu özgüvenin vermiş olduğu görüntü dünyanın “Eyvah Türkler Geliyor” algısını tamamen hissetmesini sağlamış görünüyor. Bu korku mudur onları böyle agresifleştiren? Azeri Şair ve siyasetçi  Mehmet Emin Resulzade’nin ; kalkan bayrak bir daha inmez, sözünü hatırlayarak diyoruz ki bu millet kışladan çıktı. Artık her bir fert asker olduğunu ve şartlar gerektirirse askere gideceğini ortaya koymuştur. Uyuyan dev uyanmıştır. Tarih sahnesi gelecek on yılda bu coğrafyanın tekrar Türklerin at koşturacağı sahne olacağının işaretlerini veriyor. Bugünün düşmanları yarının aman dileyenleri olacağına inanıyor, askerlerimize Allah’tan zafer vermesini diliyorum.

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24