Erken kalkan muhtar adayı oluyor

 

Tüm bu yazacaklarımdan kırılma, gücenme yaşanmasın diye şimdiden söylemek  istiyorum ki iyi niyetle, hizmet aşkıyla yola çıkanlar alınmasın istiyorum. Seçilmek, bir yere, bir makama layık görülmek kuşkusuz insanların nezdinde önemlidir, bir değerin ifadesidir. Elbette seçme ve seçilme normal mecrasında işletildiği zaman makamların ve seçimlerin anlamı çok daha ayrı bir önem arz ediyor. Ülkemizde değerlerde yaşanan erozyon üzülerek söylemek gerekirse seçme ve seçilme noktasındaki anlayışa da yansımışa benziyor.

 

Şayet sadece haklar konusundaki kazanımlara bakarak yola çıkılıyorsa ki şu anda yaşananlar onu gösteriyor bize. Muhtarlık bir amiyane tabirle “krallık” olarak görülüyor. Hizmet yok, yetki, imkan çok. Oh! Ne ala memleket. Ne hazindir ki ülkenin siyasetindeki kalibre düşüklüğü en alt birime kadar yansımış. Alışılmış bir tutumla halkın önüne ne koyarsak halk yer, kabul eder. Geldiğimiz nokta önüne konulana değil, önüne koyana hürmeten yum gözlerini ver oyunu geç karşıya durumuna ulaşmış. Bu anlayıştan yani halkın önüne ne koyarsanız halk seçer anlayışına güveniliyor olsa gerekir ki bugün her mahalleden başını sonunu düşünmeden  birçok muhtar adayı çıkıyor.

 

Cahil cesur olur mu desek yoksa medeni cesaret tavan mı yaptı desek bilemiyoruz. Lakin bugün mahallelerinde aday olanları görünce bunun bir cesaret olmadığına inanıyorum. Beş sene öncesinden böyle bir aday enflasyonu yaşanmadığını düşündüğümüzde bugünkü durumun biraz da ekonomik ve siyasi haklar sayesinde olduğu söylenebilir. Vatandaşlar arasında böylesine bir ortamda aday olanlar için hizmete değil makama talip olunuyor intibaı oluşmuyor değil.

 

Daha köyünde, mahallesinde kimin nerede yaşadığını bilmeyen, daha yaşadığı yeri tanımayan, yaşadığı yerin sorunlarını bilmeyenlerin adaylığına aday olanlardan başka kimse inanmıyor. Oysa şöyle geriye dönük olarak bakıldığında özellikle köylerde muhtarlık konusunda bir konsensüs sağlanırdı. Son dakikaya kadar mutabakata çalışılır, adeta seçim öncesi seçim yapılırdı. Sandık ise sadece bir hukuki tespit mesabesinde kalırdı. Üzerinde kanaat birliğine varılan aday da o mutabakatın bağlayıcılığı ile sorumluluğunun gereğini yapardı. Üstelik herkes öyle kolay kolay aday olmazdı, olamazdı. Hem mahalle baskısı vardı hem de bunun sonunda izi kolay kolay silinmeyecek mahcubiyet vardı.

 

Son zamanlarda yapılan zamlarla asgari ücretin 2020 liraya çıktığı muhtarlık maaşı işi gücü olmayıp muhtar olmak isteyenlerin iştahını kabartıyor. Silah ruhsatı avantajları, sosyal kabul gibi nedenlerle pozitif bir etki de bu artışta etkili oluyor. Aslına bakılırsa; çalışacak, üretecek, vatandaşın derdine koşacak bir muhtar için bu para fındık kabuğunu doldurmaz. Derdi iş yapmak değil de maaş almak, nam almak olan için ise hiç de fena sayılmaz.

 

Bugün çoğu muhtar adayının kaybetme diye bir endişe taşımadığını görüyoruz. Ya kazanırsam diye tıpkı piyango bileti almış da büyük ikramiyeyi hayal eden kişinin düşüncesine benzer bir bakış var. Kaybetmeyi hiç düşünmeyen, kaybetmenin psikolojisini taşımayanların kalitesine de halk karar verecek. Halkın yaptığına “halt” denmez hak denir. Onun için hak edeni, halkın seçtiğini de tebrik etmekten başka bir tutum olamaz.

 

Şimdiden gerçekten mahallesine, köyüne hizmet için aday olan, bu yolda proje üreten, en azından kafa yoran muhtar adaylarına başarılar diliyor, ya tutarsa diye yola çıkanlara geçmiş olsun diyorum. Ne mutlu halka hizmet hakka hizmettir düsturuyla yola çıkanlara.

 

 

 

 

 

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24