2014-05-24 13:21:39

İstikrarsız eğitim programlarımız aslında neyi tehdit ediyor?

Asım Kurumahmut

24 Mayıs 2014, 13:21

Eğitim endüstrisi geliştikçe ticari kaygılar eğitim politikalarını milli eksenden uzaklaştırmakta küresel sermayenin reklam arenasına dönüşen okul anlayışına hizmet eder hale dönüştürmekte.

 

Hiçbir eğitim çalışanı ve aydın bu amaç etrafında hizmet veren okul ve eğitim politikası istemez. Ancak örgün eğitimin doğasında var olan örtük yani resmiyeti olmayan doğal seyri içerisinde eğitim atmosferinde gelişen değerler zinciri her okulun coğrafyasına göre, içindeki insan unsurunun çevresindeki etkileşimi okuluna kültür olarak taşıması söz konusu.

 

Bu durum ailenin, toplumun istemleri dışında hatta zararlı bir şekilde ortaya da çıkabilir. Bu etkileşime karşı sürekli dinamik bir eğitim refleksi geliştirerek zararlı etkileri en aza indirgemek gerekir. Yoksa popüler kültürün öncülüğünü yaptığı küresel şirketlerin arenasına dönüşen okullarda kendi öz değerlerini özümseyemeden büyüyen, kendine güveni olmayan, sırtını sağlam bir yere dayama refleksiyle girişimciliği açığa çıkamayan bir toplum  olmaya doğru itiliriz.

 

Eğitim öz değerlerimiz üzerine inşa edilen normlara, ilkelere dayalı yapılmazsa sürekli yap boz tahtasına dönüşen eğitim programları kişisel ya da konjoktürel paradigmalara kurban edilir. Bunun sosyal psikolojik yansıması en başta güven bunalımıdır. Nitekim OECD ülkelerinde 2012 verilerine göre birbirine Şili’den sonra en az güvenen bir toplum olduk. Birbirimize, komşuya, işverene, işçiye, amire, memura, öğretmene, anneye babaya kısacası herkesin kendi otoritesine güveni sarsılır. En nihayetinde yalnızlaşan birey işbirliğine dayalı kazanımlarda başarısız oldukça kendine güvenini de yitirecek, mutsuz kişilikler ya egolarının ya da egoistlerin baskısı altında eriyip gidecektir.

 

Burada asıl tehlike ezilip giden ego bireyi her türlü tehlikeye açık duruma düşürecektir. Toplumsal açıdan da milli birlik ve bütünlüğümüzün ifadesi millet olma refleksimiz zayıflayacaktır. Kendi girişimcisi olmayan ve kendi malını üretemeyen toplumların traji komik kaderi sömürgeleşmelerini sağlayan süreci kendi inisiyatifleri ile başlatmalarıdır. Yani kendi özgür iradeleriyle seçtikleri yolda ilerlediğini zanneden bireylerin bilinçaltı kılavuzları popüler kültürün efendisi küresel güçlerin ileri karakolu firmalar ve reklamları olacaktır.

Aklımızı özgür kılan kılavuz değerlerimizi merkeze alan bir felsefeyle çağdaş dünyaya açılmamızı sağlayacak eğitim müfredatı kolay kolay değiştirilmemesi gerekir. Japonlar ve diğer gelişmiş dünya ülkelerinin bu anlamda değişen siyasi aktörlere göre müfredat değiştirmediğini görmekteyiz. Fikri bağımsızlık fiili bağımsızlığımızın da teminatı olacaktır. Moda olana ya da güçlü olana göre fikir değiştirerek kendi ayaklarımızın üstüne basma fırsatı kovalayan girişimci yetiştiren, milli bir eğitim veremeyiz.

 

Kısaca aklı, fikri, vicdanı hür nesil yetiştirme, bilimi rehber edinen, yerelden evrensele kanatlanan, ilkeleri olan istikrarlı kalkınan bağımsız birey, toplum, ülke olma ülkümüz popüler kültürün tehdidi altında. Oysa popüler kültür susamış topluma deniz suyu vererek kendine daha bağımlı yapar. İnsanı soyut paradigmalara boğar, fikri felce uğratır, pragmatik realitelerimizi ıskalar. Mış gibi yaşatır hayalen şişirdiği ego balonlarımızın gerçekler karşısında patlaması durumunda iş işten geçmiştir artık.


Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.