Televizyonla kaybettiğini televizyonla geri almak

Hayatımızın değişmez parçalarından; onun olmadığı yerde bunalıma girdiğimiz şeylerin başında televizyon gelir.  Ülkemize televizyonun girmesi hem teknolojik, hem de sosyolojik olarak farklı bir gelişim seyri takip etmiştir. Teknoloji geliştikçe televizyonların kanal sayısı ve görüntü kalitesi artmış; kanal sayısı ve kalite artınca izleyici sayısı ve toplumsal etkileşim de artmıştır.

 

Türkiye’de 1968’de başladı televizyon yayınları. Televizyon yayımlarının amacı vatandaşı yaşanan olaylardan haberdar etmek ve onları eğitmekti. Bu nedenlerle yola çıkan TRT zaman zaman bu çizgisinden sapmış. Bir dönem Brezilya ve ABD tüm anlamıyla BATI yapımı dizilerle ülkenin sosyal kültürel yapısı dönüştürülmeye çalışıldı. Hedef aslında başka milletin aile yapısını örnek göstererek Türk aile yapısını değiştirip dönüştürmekti. Büyük ölçüde de bu konuda başarı sağlandı.

 

1990’larda Türkiye’de çok kanallı dönemli TV yayımları başladı. Böylece artık TRT’nin yetemediği ve yetişemediği bütün kesimlere özel kanallar yetişti. Bu kanalların ne kadar “ahlaki” ve “toplumsal değerlere” hassasiyet gösterdiğini gördük. Hepsinde hedef aileydi. Bizim en farklı ve bizi en değerli kılan yapımız olan ailemiz kuşatma altına alındı. Aileye hücum serüveninde alternatif olabilecek halktan olan halkın içinden çıkan insanların kurduğu TV’ler geç kaldı. Onlar da yaşayabilmek için çizgilerini tam bir keskinlikte kullanamadılar.

 

Ailenin veremediği, ihmal ettiği eğitimi TV’lerden alan çocuklardan aileye bağlılık beklemek de doğru olmaz. Bundan sonra ailelerin şikâyetleri artmış işin sakıncaları anlaşılmış ama atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Böylece dini, milli ve kültürel değerlerden yoksun, sadece gördükleri kadar doğru zanneden insanlar yetişti. Toplumun önünü açacak şeyler ortaya koyamayan siyasetçiler TV’nin sihirli gücüyle ayakta durmayı başardılar. Gerçekleri istedikleri kadar istedikleri taraftan verilmesiyle toplumsal algının yönetilmesini sağladılar.

 

Toplumun kutsal bildiği, saygı duyduğu, kendinden bir değer olarak gördüğü ne varsa onların da itibarsızlaştırıldığı TV film ve programları alenen toplumun gözüne sokar gibi yayımlandı televizyonlarda. Bu programlar yayımlanarak tarihle de bağı koparılmaya çalışıldı. Tarihinden, kültüründen, inancından uzaklaştırmayı hedef seçen, bizden görünüp bizden olmayanların bize kurduğu en büyük düşman dün TV idi. Bugün bozulan, ahlaki değerleri kalmayan çoğunluklar sokaklarda en büyük tehlike arz ediyor. Yani evde eğittiği gençliği sokakta uyuşturucu ve diğer kimyasallarla parasını alacak bir başka ekonomik pasta olarak gören kansızlar türedi.

 

Türkiye bugün kaybettiğinin az da olsa farkına varmış olacak ki TV’nin önemini ve programların kalitesini artırmaya başladı. Bu anlamda TRT nasıl ki amacı toplumu haberdar etmek ve bilgilendirmekse bunun için geçmişte yaptığı yanlıştan dönüş yapmışa benziyor. Dikkat edilirse bozulan tüm değerlerin yeniden yerine konulması için yeni programlar yapılıyor. Yapılan olumsuz yayımlardan sonra şimdi bir dönüşümün yaşanması güzel ama ya kaybettiklerimiz ne olacak? Ya duyguları, gönülleri ve zihinleri zehirlenenlerin hesabını kim verecek? Orduların yapamadığı bölüp parçalama işini eminim ki bilerek ve isteyerek bir sihirli kutuya yaptırdılar. Yaşanan kayıplara yenileri eklenerek internet ve cep telefonunun etkileri ise birkaç adım sonra görüleceğini tahmin ediyorum. Nasıl ki amaçsız savaş olmazsa TV’ler de amaçsız programlar yapmaz ve yapmıyordur.

 

Geçmişin azametini ve gururunu geçmişi doğru bilerek, öğreterek sağlayabiliriz. Birileri bunu bozmaya adeta ant içmişse bunu değiştirmeye de doğrusunu öğretmeye de başka kesim ant içmeli. İşte bu nedenle daha önceki yazılarımda da bahsettiğim tarih dizileri bu kötü imajı yıkma konusunda epey yol almış bulunuyor. TRT’nin yeni hamlesini bu düşüncelerle değerlendirmek lazımdır.  Şimdi daha önce özellikle tarihi olayların hikâye edildiği Herodot Cevdet karakteriyle ünlenmiş Ekmek Teknesi dizisi yeniden başlıyor. Özellikle TRT’de olması bozulan ve kötülenen geçmiş milli algıyı tolere eder inşallah. Kim bilir belki televizyonla kaybettiğimizi tekrar televizyonla alabiliriz? Alamazsak da kaybettiklerimizin farkına vardırabilsek büyük kazanç olur bizim için. Bilgisiz yaşamak boş insanlar içindir. Boş olan insanları da istediğiniz ilgiye yöneltebilirsiniz.

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24