“Sosyal Yardım Havuzu” da bir çözüm olabilir

Zor zamanlar dayanışma içinde olunması gereken zamanlardır. Böyle zamanlarda gösterilen tutum ve davranışlar milletlerin karakterini ortaya koyar. Bu zamanların birlik, beraberlik, dayanışma içerisinde geçirilmesi ile zor günler kolay günler haline dönüşmesine imkân sağlar. Büyük millet olmanın vasfı da çetin günleri birlikte aşabilme yeteneği gösterebilmektir.

Müslüman Türk Milleti olarak inanç ve kültürümüzün gereği güçlü sosyal devlet geleneğimiz sayesinde fakir fukara garip guruba gözetilerek toplumsal dayanışmanın en güzel örnekleri sunmuşuzdur. İslam tarihinde kendi fakirinin olmadığı için gayri Müslimlere zekat verildiği dönemi gördü dünya Müslümanlar sayesinde. Nasıl ki en önemli sosyal kurumumuz ailemiz Batının hedefi altındaysa bizi biz yapan değerlerimizden olan infak duygumuz da tehdit altındadır. Çünkü muhtaç olana el uzatarak, toplumsal dayanışmayı artırarak güçlü millet bağı sağlanmış oluyor.

Düne göre göreceli de olsa ekonomik bir refah yaşansa da ülkemizde hâlâ muhtaç insanlarımız az değildir. Kadim Türk Devlet geleneğinin son temsilcisi olan Türkiye Cumhuriyeti de sosyal ve hukuk devleti olarak kendini ortaya koyuyor. Yani devlet; ihtiyaç sahibi vatandaşın her daim yanında olduğunu ortaya koyuyor. Kadim devlet ve millet geleneğimizin güzel bir hasleti olan bu durum son yıllarda bazı saldırılara uğrasa da hâlâ canlı ve diriliğini korumaktadır. Genelde yaşanan sıkıntıları bu konuda da görüyoruz. Sosyal yardımların çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan yardımların son yıllarda tam anlamıyla bir koordinasyonsuzluk ve yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine gidip gitmediği konusunda kafalarda soru işaretleri olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.

Bugün Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları devletin muhtaçlara ulaştığı en etkin eldir. Belli bir kayıt sistemi içerisinde ekonomik ve sosyal inceleme yapılarak yardımlar yapılmaktadır. Burada her ne kadar hakkaniyetli olunsa da bazen resmiyette kişilerin üzerinde mal, mülk olmadığı halde gerçekte durumu iyi olanların yardım talepleri gözden kaçabilmektedir. Bunu önlemek için de resmi kayıtın dışında gayri resmi inceleme de yapılarak sistem daha güvenilir hale getirilmelidir.

Pandemi nedeniyle işini, gücünü kaybeden yüzlerce insan zor durumda hayatını sürdürmenin gayreti içindedir. Kaymakamlıktan olsun, belediyeden olsun, yardım kuruluşlarından olsun veya hayırseverlerin bağışlarından olsun yardımlar yapılmaktadır. Asıl mesele bütün şehrin envanterini çıkarmak ve bu envantere göre yardımda bulunabilmektir. Bu yapılmadığında aynı kişi birden çok yerden yardım alarak diğer yardıma muhtaçların hakkına mani olabilmektedir. Tıpkı “Sosyal Yardım Havuzu” sistemi gibi havuz sistemiyle yardımlar aynı yerde (havuzda) toplanıp oradan da tespit edilen kişilere yardım edilebilir.

Sistemli çalışılmadığında öyle olaylara şahit olunuluyor ki bir yardım kuruluşunda gördüğünüz kişiyi başka bir yardım kuruluşunda pusuya yatmış görebiliyorsunuz. Kimi zaman öyle olaylara şahit oluyor ki insan artık muhtaçlıktan iş çıkmış oluyor iş aylık alacakmış gibi kuyruklar oluşturmaya gidiyor. Muhtaç olandan ziyade işi alışkanlık haline getirenler birbirinden haberli her yardım kuruluşuna rahat bir şekilde gidiyor. Şartları zorlayarak bir şeyler koparmaya çalışıyor. En hafif anlatımla bu hadise hiç de etik durmuyor.

İster hayırseverlerin olsun isterse diğer kurum ve kuruluşların olsun her yardım bir emanettir. Onu gerçek sahibine ulaştırmak bir vebal olduğu gibi onu kendinden daha fazla hak edene ulaşmasını engelleyerek alan kişi de sorumludur. Yaşanması muhtemel haksızlıklar birer kul hakkıdır. O minvalden bakılırsa belki biraz daha hassas olunur. Diyeceğimiz odur ki tüm yardımlar “Sosyal Yardım Havuzu” adlı havuzda toplanılarak yapılmalıdır. Gerekli tahkikatla ihtiyaç sahipleri de belirlenirse daha çok kişiye daha çok yardım yapılır diye düşünüyorum. Toplumun yardım için göstermiş olduğu enerjiyi boşa harcamayalım.

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24