Şampiyonlar Ligi’nde Oynamak Varmış

Temmuz ayında başlayan şike operasyonlarının, Futbol Federasyonunun ardı ardına birbiriyle çelişen adım ve açıklamalarının ardından şampiyonluğu bir türlü tescil edilmeyen Trabzonspor nihayet UEFA’nın davetiyle tarihinde ilk defa Şampiyonlar Liginde mücadele etmeye başladı. Türk Futbol Federasyonunun bir türlü teslim edemediği hakkın UEFA tarafından verilmesi çok anlamlı ve bir o kadar da üzücüydü.
 
Futbolu az çok takip eden hemen herkes Trabzonspor’un bu aşamada katılmak durumunda kaldığı Şampiyonlar Liginde çok fazla bir varlık gösteremeyeceği kanaatindeydi. Bir noktada haklılardı da. Çok başarılı geçen sezonun ardından kadrosundan çok önemli oyuncuların ayrılmasına engel olamayan Trabzonspor, maalesef bu oyuncuların yerini yeterince dolduramamıştı. 
 
Transfer edilen önemli oyuncular olsa da Avrupa’ da mücadele etmek için yeterli düzeyde değildi. Şampiyonlar Liginde oynanacağı belli olsaydı takımımız kuşkusuz ona göre daha kaliteli birkaç transfer daha yapabilirdi. Tek başına bu nedenle bile ortada müthiş bir hak kaybı bulunuyor. Geciken adalet adalet değildir sözünün tam da manasını bulduğu bir örnek işte.
 
Bu şartlar altında çıkılan ilk mücadelede İtalya’nın güçlü ekibi İnter’i yirmi sekiz yıl sonra hem de kendi evinde bir kez daha yenme başarısını gösteren Trabzonspor tarihi bir başarıya daha imza atıyordu. Oyun olarak çok iyi olmasa da takımımız gücünün bilincinde bir mücadeleyle rakibini mağlup ederken, hem grubun zirvesine yerleşiyor hem de favori gösterilen rakibini son sıraya itmiş oluyordu.
 
Kimilerine göre tesadüf gibi görülen bu galibiyetin ardından çıkılan ikinci maçta yine eksik olarak mücadele eden Trabzonspor, Fransa futbolunun yükselen yıldızı Lille’den de puan almayı başararak grup liderliğini sürdürdü. Ve tesadüf diyenlere de en güzel cevabı vermiş oldu.
 
Sakat ve cezalı oyuncularından yoksun olarak çıktığı maçta ekibimiz özellikle Burak YILMAZ’ın yokluğunu çok fazla hissetti. Oyun içerisinde yakalanılan birçok kontratak fırsatı değerlendirilemedi ve olası bir galibiyet gelmedi. Rakip takım Lille ileri uçtaki iki oyuncusunun dışında çok da iyi bir oyun sergileyemedi aslında. Özellikle 10 Numaraları Eden Hazard sürekli yer değiştirerek ve yaptığı hızlı koşularla defansımızı oldukça zorladı. Buna rağmen akılda kalan çok fazla gol pozisyonları da yoktu.
 
Trabzonspor’un yeni transfer ettiği yabancılarından özellikle Zokora takıma en hızlı adapte olan ve oyunu yönlendirme özelliği de olan bir oyuncu olarak hemen dikkatleri çekiyor. Paulo Henrigue de çok yetenekli ve teknik bir oyuncu olsa da henüz istenilen seviyeye gelemedi. Adrian sonradan girip oyuna hareket katarak zaten klasını bir kez daha konuşturmuş oldu. Defanstaki yabancılar da iyi oyuncular fakat bir arada çok fazla oynamadıklarında uyumsuzlukları hemen dikkat çekiyor.
Puan ve sıralama olarak ilk iki maçın ardından hiç kimsenin tahmin edemediği yerde bulunan Trabzonspor artık şimdi oyun olarak da daha iyi noktalara gelmek için çalışmalı ve sonraki maçlarda gücünü rakiplerine daha da hissettirmelidir.
 
Uzun zamandır hayali kurulan ve bir türlü yakalanılamayan Avrup’daki başarı geldikçe takım daha bir kenetlenmeli ve hem lig hem kupa hem de Avrupa Arenasında aynı anda mücadelenin zevkini tüm Trabzonspor taraftarlarına yaşatmalıdır.
 
YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24