Mesele başörtüsü değil

Sosyal hayatımızda meydana gelen gelişmeler günü birlik olaylarla açıklanamaz. Günü birlik açıklamalarla izah ettiğimiz toplumsal vakalarda yanlış sonuca varmak kaçınılmazdır. İnsan hayatında ün yapılan bir yanlış bugün ve yarını nasıl etkiliyorsa içtimai hayat için de durum farklı değildir. İnançlar milletlerin en vazgeçilmez korunma merkezi sistemleridir. İslam bu milletin hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Onu birbirinden ayırdığınızda iki yabancı şey ortaya koyarsınız. Ya da gerçekten bu ülkede milleti bölmek, yok etmek arzusundaysanız Türk Milleti’yle İslam dini arasını açmanız gerekir. Yıllarca milleti bölüp parçalamak isteyenlerin en çok üzerine durduğu mesele de Türk Milletinin manevi hayatıyla oynamak, onunla arasına mesafeler koymak şeklinde kendisini ortaya koymuştur.

 

Yönünü ve yüzünü Batı’ya dönen bir Türkiye’nin geçmişle arasına koyduğu mesafedir bu milleti sıkıntıya sokan. Geçmişini yok saymasının sonucunda; bugün geçmişine düşman, geleceğe umutsuz, birbirine  düşman bir toplum  haline geldik neredeyse. Her diriliş döneminde iyileşmeye başlayan, kendini bulmaya çalışan milleti vicdanı ve ahlakına enjekte edilen zehir ile kendine gelmesi engellendi.

 

Gerek tek parti döneminde gerek, 27 Mayıs gerek, 12 Eylül gerekse, 28 Şubat döneminde milletin geleneklerinden koparılmasına kalkışıldı. Bu yolda yapılan tüm mürteci kalkışmalar milleti bağlarından, ait olduğu kültürden koparmak için yapıldığını artık anlamayan kalmamıştır. Bu senaryo bu topraklarda yaşayan Türk Milletini medeniyetinden uzaklaştırıncaya kadar devam edeceğini de unutmamak lazımdır.

 

Adına ne derseniz deyin; İster türban, isterse başörtüsü deyin,  ister irtica deyin olayı politik alana taşıyıp gerçek mecrasından  çıkarılarak mücadele tarzı seçilerek millet kandırmaya çalışıldı. Kamusal alanın dini hassasiyet taşıyanlar için adeta aşılmaz duvara döndürüldüğü ve cadı avına çıkıldığı dönemleri yaşadı bu millet. 12 Eylül 1980 darbesi ile kaybettiklerinin acısını ve yoksunluğunu 90’lı yıllardaki yükselen dini  ve milli tepkilerle toplum geri almaya çalıştı. Bu  bir susamışlık meydana getirince talepler arttı. Bu talebin istikbalde oluşturacağı güçten korkan ve bu güçten çekinenler yine senaryo gereği  rollerini icra ettiler. Hem de geri kalan geleceklerini kaybetmek pahasına da olsa. Ta ki 28 Şubat diye bir kurgulanmış süreç başlatıp yeniden yükselen milli ve  manevi taleplerin önünü kesme hamlesi yapıldı.

 

Bugün tartıştığımız ve birilerinin feveran ettiği başörtüsü sorununu en son ortaya çıkışı 28 Şubat sürecidir. Bu süreçte 8 yıllık kesintisiz eğitimin getirilmesi, Kur’an Kurslarına kayıtların ilköğretimi bitirme şartının getirilmesiyle K.Kurslarının ve İmam Hatiplerin önü kesilmesi hedeflendi. Okul tek adres ve seçenek haline getirildi. Kızlarını bu şartlarda okula göndermeyenlerin kimisini hapisle, kimisini para cezasıyla yıldırıldı. Asıl tehlikenin boyutundan haberi olmayan çoğunluk için nasılsa okula gidiyor, devlet mecburiyeti var, ne yapalım savunmasıyla her şey okula ve okulun arta kalan zaman da sokağa kaydı. Şimdi geldiğimiz noktada evlerde homurdanmalar başladı. Her şeyiyle mütedeyyin ailelerde şimdi çocuklarıyla, özellikle kız çocuklarıyla çatışma durumu yaşanıyor. 8. Sınıftan mezun bir kız çocuğu için dün yapılmayan uyarı ve yönlendirmeler bu saatten sonra zor işe yarar. Kızının evde ve dışarıda başını açmasından rahatsız olan aileler yaptıkları hatayı anlasalar da iş işten geçmişe benziyor. Geçmişte  yapılan ihmallerin geleceği nasıl olumsuz etkilediğini bir kez daha gördük. Bu anlamda milli ve manevi değerlerde yaşanan halimiz tükenmişliğimizi gösteriyor. Kaybettiklerimizi ancak kaybettiğimiz yerde bulabiliriz. Dünden ders alarak yarını inşa etmeliyiz.

 

Geçen seneden beri kamuda çalışanlar için başörtüsü serbest hale getirildi. Ne devlet yıkıldı ne de ülke bölündü. Aksine, uygulama sahasına baktığımızda büyük memnuniyet yaşandı. Yıllarca kaybedilen özgürlükler iade edilmiş oldu. Geldiğimiz bu noktada ise çıkarılan ortaöğretim okulları yönetmeliği ile artık ortaokul ve liselerde de başörtülü öğrenciler derse girebilecekler. Bu olayın mağduru olan birisi olarak bunu sağlayan, buna sebep olanlara teşekkür ediyoruz, Allah razı olsun. Belki bunu birileri beğenmeyecek, bu durumu küçümsemeyecek.  Olsun bizim amacımız bir hak ihlalinin giderilmesidir. Küçümseyenler ve yeterli görmeyenler çok uzak olmayan geçmişe bir baksınlar.

 

İşin adının başörtüsü ya da türban olması değil işin adının bir hak olduğunu görerek bu minval üzerinden hareket edilmelidir. Dün ellerinden bir özgürlüğün alınmasını basite indirgeyenlerle bugün özgürlüğün elde edilmesini hafife alanların renkleri farklı olsa de bakış açıları farklı olmasa gerekir. Ne istismar etmeli ne de ihmal etmeli. Bu saatte sonra herkes kendine düşen görevi ihmal etme lüksüne ve hakkına sahip değildir.

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24