Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Öğretisi-13

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)-9
Allah’ın en güzel isimleri olan doksan dokuz  ismini  açıklamaya devam ediyoruz.
44-RAKÎB
Allah’ın isimlerinden biri de er-Rakîb’dir. 
er-Rakîb,gözeleyip kontrol eden demektir.
Er-Rakib, bütün  varlıkları  her  an  gözeten, bilen, kontrolü  altında tutan, her şeyi , bütün  varlıkları  gözetimi  altında  bulunduran yaratılmışların tümünü her an kontrol eden  demektir. 
Allah Teâlâ, yaratıklarından bir an bile gâfil değildir. Kim ne yaparsa onu görür ve bilir. Hiçbir şey Allah’tan gizli kalmaz. Bütün varlıklar üzerinde  gözetleyicidir. Bütün işler O’nun denetimi ve gözetimi altında meydana gelmektedir. O, bütün olan bitenlere şahittir. Herkese yaptığının karşılığını verir.
Karanlık bir gecede, bir kayanın üzerinde bulunan karıncanın halini bilmek…
Denizlerin diplerinde, ışığın olmadığı, gözün görmediği yerlerdeki yaratıkların  her halini bilmek ve onlardan haberdar olmak…
Her anımızı ; aldığımız her nefesi, kalbimizden geçenleri, düşüncelerimizi, niyetlerimizi, yaptıklarımızı, her şeyimizi bilmek…
Bizi her an korumak, muhafaza etmek ve  gözetlemek…Gibi bütün bu fiiller, Rabbimizin Rakib ism-i şerifinin tecellisidir
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın." (Kaf Suresi, 18.ayet)
"Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakınınız. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." (Nisâ Suresi, 1.ayet)
"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O'na karşı gelmekten korunmuş olabilesiniz." (Bakara Suresi, 21. ayet)
"Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir."
  (Mü’min Suresi 19,. ayet)
"Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür"
 (Hadîd Suresi, 4. Ayet)
"O Allah'dır ki, namaza kalktığın zaman seni görüyor." (Şu’arâ Suresi, 218. ayet)
"Doğrusu Rabbin hep gözetlemektedir." (Fecr Suresi, 14. ayet)
"O Allah'ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu?" (Alak Suresi, 14. ayet)

45-MÜCÎB
Allah’ın isimlerinden biri de el-Mücîb’dir. 
el-Mücîb, dileklere karşılık veren demektir.
el-Mücîb, ellerimizi  Allah'a açıp dua ettiğimiz zaman bizi kapısından boş çevirmeyerek dualarımızı kabul eden yüce yaratıcımızdır.
el-Mücîb, kendisine dua edip arzu ve istek de bulunan kullarına yardım edendir. Kulların dua ettiğinde onların dualarına  cevap verip kabul edendir.
el-Mücîb, dua edildiğinde kuluna cevap verip istediği şeyleri karşılıksız bırakmayandır.
Allah Teâlâ, kullarına, onlardan daha yakındır. Kendine yalvaranları işitir, bilir ve onların isteklerini verir. İnsanın duaya şiddetle ihtiyacı vardır. Dua yapmak  ibadettir. Duadan mahrum kalmamak lazımdır.
Kulun, bütün benliğiyle yüce Yaratana yönelerek O’dan istek ve dilekte bulunmasına ve bu sebeple icra edilen her türlü yakarışa İslam literatüründe “dua” denmektedir.
Dua Allah'ın yüceliği karşısında, kulun acziyetini itiraf etmesi, sevgi, saygı ve tazim duyguları içinde, O’nun lütuf ve yardımını dilemesini ifade eder.
Duanın ana hedefi, insanın Allah'a halini arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre, dua kul ile Allah arasında bir nevi diyalog manasına gelmektedir.
Allah kullarının duasını boş çevirmez.Duaların mutlaka bir karşılığı vardır. Duaların karşılığı ya bu dünyada veya ahirette verilecektir.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler." (Bakara Suresi, 186. ayet)
"Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez." (A’râf Suresi, 55. ayet)
"(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.” 
(Furkân Suresi, 77. ayet)
"Rabbiniz, Bana dua ediniz, duanıza cevap vereyim..." (Mü’min Suresi, 60. ayet)
"Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma." (A’râf Suresi, 205. ayet)

46-VÂSİ'
              Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Vâsi'dir.
Sözlükte “bir nesne bir şeye geniş gelmek, onu içine alıp kapsamak; güç yetirmek” anlamlarındaki se‘a (si‘a) kökünden türeyen vâsi‘ “bir şeyi içine alacak şekilde geniş olan; güç yetiren” demektir. Terim olarak “ilmi, rahmeti ve kudreti her şeyi kuşatan” diye tanımlanabilir. Lügat âlimleri kelimenin kökünden hareketle vâsi‘ ismine “her türlü isteğe karşı ihsan ve lütufkârlığı yeterli olan, ilmi her şeyi kuşatan, rızkı bütün yaratılmışlara yayılan ve rahmeti her şeyi kapsayan” mânası vermişlerdir
        el-Vâsi, Allah'ın ilminin ve rahmetinin her şeyi kuşatmasıdır.
         el-Vâsi,İlmi merhameti,affı ve nimeti sınırsız şekilde, geniş ve bol olan,ikram ve ihsanında sınır olmayan demektir.
        el-Vâsi,Nimeti bol olan, İlmi, rahmeti, kudreti, af ve mağfireti geniş ve sonsuz olan. Sonsuz genişlik ve tahammül sahibi; lim ve ihsanı her şeyi içine alan.
         Bağışlaması bol ve rahmeti çok olan demektir. Yarattıklarına maddî ve manevî genişlik veren Yüceler Yücesi Mevlamızdır. Lütfu bol olan anlamına gelir. 
         Rahmet ve kudret sahibi, ilmi ile her şeyi kapsayan anlamlarına gelmektedir.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
        “Sizin ilâhınız, ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. Onun ilmi her şeyi kuşatmıştır.” (Tâ-Hâ sûresi , 98.ayet)
         "...Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."
             (Bakara Suresi, 247.ayet)
           "Doğu da batı da yalnız Allah'ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah'ın yüzü vardır. Allah Vâsi'dir, varlığı sürekli genişletip büyütür; Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir." (Bakara Suresi,115. ayet)
           "Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."(Bakara Suresi, 261.ayet)
            "...De ki: "Doğrusu bol nimet Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah'ın fazlı her şeyi kaplar, O her şeyi bilir" (Âl-i İmrân Suresi,73.ayet)
             "Eğer seni yalanlarlarsa de ki: Rabbiniz geniş bir rahmet sahibidir. Bununla beraber O'nun azabı, suçlular topluluğundan uzaklaştırılamaz." (En’âm Suresi,47.ayet)
             Yüce Allah'ı vasi isminin anlamı ile düşünüp, O'ndan yardım ve mağfiret istemeliyiz. Allah'ın lütuf ve merhametinden ümit kesmemeliyiz. 
              Sosyal yaşamımızda ve İbadetlerimizde Yüce Allah'ı bu anlamda tefekkür etmeliyiz. 
47- HAKÎM
Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Hakîm'dir
Sözlükte “iyileştirmek amacıyla menetmek, düzeltmek, hükmetmek” anlamına gelen hükm masdarından sıfat olup “hüküm ve hikmet sahibi” demektir. 
el-Hakîm, hüküm ve hikmetin sahibidir. Bu konuda tüm kemal sıfatlarla muttasıf ve noksanlıklardan da münezzehtir.
el-Hakîm, Bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan.
el-Hakîm, ,“Her şeyin en iyi yönünü,en üstün bir ilimle bilen.”
el-Hakîm, “Doğrudan başka bir şey söylemeyen ve yapmayan.”
el-Hakîm, "Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan" anlamına gelir.
el-Hakîm, Her iş ve emrinde hüküm ve hikmet sahibi, gerekeni en güzel şekilde yapan anlamındadır.
Allah Hakîm’dir. Faydasız, boş ve tesadüfî bir işi yoktur. Her emir ve filinin her yönüyle sonsuz fayda ve hikmetleri  vardır. Her yarattığı şey , her yaptığı iş bütün kâinat nizamı ile ilgilidir. Allah'ın evrende kurmuş olduğu nizamda hiçbir uyumsuzluk görülmez. Her şeyin bir yaratılış sebebi vardır. Her şey bir düzen ve intizam ile yaratılmıştır.Allah Teâlâ, yaptığı her şeyi yerli yerince, eksiksiz ve tam yapar. En üstün bir ilim sahibidir ve yaptığı her şeyin  mutlaka bir hikmeti vardır. 
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır." 
(Secde Suresi 7. ayet)
"...Her şeyi yaratmış ve her şeye bir ölçü ve oluş tarzı takdir etmiştir." (Furkân Suresi, 2.ayet)
"(De ki:) "Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size kitabı açıklanmış olarak indiren O’dur." Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur’an’ın gerçekten rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!" (En'âm Suresi,114 .ayet)
“...En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Azîz’dir, Hakîm’dir.” (Haşr Sûresi, 24.ayet)
"Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O, güçlüdür, Hakim'dir." 
(Saff Suresi,1. ayet)
"O, kullarının üstünde eşsiz kudret ve yetki sahibidir. O, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden hakkıyla haberdardır." (En’âm Suresi 18. ayet)
“Allah hükmedenlerin hâkimi değil midir? ” (Tin Süresi, 8.ayet)
"Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe Suresi,71.ayet)

48- VEDÛD
Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Vedûd'dür.
Vedûd “çok seven, çok sevilen” demektir. Esmâ-i hüsnâdan biri olarak “sâlih kullarını çok seven ve onlar tarafından çok sevilen” mânasına gelir. 
el-Vedud, Kullarını en fazla seven, sevilmeye en layık olan  anlamına gelir.
Alimler genellikle vedûdü şöyle yorumlamışlardır. İbn Fûrek’in naklettiğine göre vedûd, “taati ve ibadeti müminler ve âriflerce sevilen, kullarını hakkı ayakta tutmaları için sevip kendilerini muvaffak kılan” anlamına gelir. Mâtürîdî ise vedûdü “her şey ve her iyilik O’ndan geldiği için sevilmeye lâyık olan, kendisine tevessül edip yaklaşanı seven” şeklinde yorumlamıştır. Hattâbî de vedûdü “sevilen, sâlih kullarını seven, onlardan razı olup amellerini kabul eden, onları halka sevdiren” diye açıklamıştır. Gazzâlî vedûde “bütün yaratıklar için iyiliği seven, onlara iyilik yapan ve gerçekleştirdikleri iyilikleri öven” mânasını verdikten sonra vedûd ile rahîm arasında muhteva yakınlığı bulunduğunu belirtmiştir. Gazzâlî kulun Allah’ı sevmesini “kendisi için arzu ettiği her şeyi Allah’ın diğer yaratıkları için de istemesi, hatta onları kendisine tercih etmesi” sözleriyle açıklamıştır.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"O, çok bağışlayandır, çok sevendir." (Bürûc Suresi 14. Ayet)
“Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.” (Hûd Suresi 90. Ayet)
"(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir." 
(Âl-i İmrân Suresi 31. Ayet)
"İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır." 
(Meryem Suresi 96. Ayet)
"İşte bu, Allah'ın, inandıktan sonra doğru ve yararlı işler yapan kullarına müjdelediği şeydir. De ki (ey Muhammed): “Ben bu tebliğ hizmetinden ötürü, sizden akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum.” Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir." (Şûrâ Suresi 23. Ayet)

 (Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
 (Devam edecek)
YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24