KEMERÇAYIRI’NIN 3000 YILLIK HİKAYESİ

“Güneş batarken ve kararırken tekmil yollar,
Vardık sınırlarına derin akışlı Okeanos’un,
Ordadır Kimmerlerin ülkesi ve kenti,
Oldum olası bol sisle ve bulutlarla örtülü,
Parlak güneş onları ışınları ile göremez hiçbir vakit,
Ne yükseldiği vakit yıldızlı göğe,
Ne de gökten toprağa döndüğü vakit,
Öylece serilir durur bir uğursuz gece,
Bu zavallı ölümlülerin üstüne”
Homeros, Odysseia, Ölüler Ülkesinde, Bölüm 11, Sayfa 197, (M.Ö. 900-800) arası. (1)

Çocukluğumuzun ve gençliğimizin en güzel yılları olan ilk otuz yılı Zeleka’da geçer. Her yaz
yaylaya çıkılır, en az üç ay kalınır orada köye inmeksizin. Yaylamız Mahakambos (Bayraklı)
çevrenin en güzel yaylasıdır, lakin havalar genelde dumanlı, yani sislidir. Göz gözü görmez çoğu
zaman Homeros’un dediği gibi… Güneş’in diğer bölgeleri kasıp kavurduğu Temmuz (Çürük)
ayında havalar serindir serin olmasına lakin yoğun ve çiseli sisin kasveti de çok ağırdır. Dumanlar
çekilir de hava açınca bayram edilir. Genelde tepelere çıkılır etraf seyredilir, piknik yapılır, oyunlar
oynanır.

Evimizin hemen yukarısındaki Kurkuluç Tepesi’ne çıkıp yönümüzü Rize tarafına dönünce,
önümüzde muazzam ve bomboş bir düzlük taht kurar gizemli kraliçeler gibi. Bizim yaylada 2,5
futbol sahası genişliğinde 2,5 düzlük vardır ki orada top oynanır ancak. Bunlar Laftormi, Bondilodi
ve Molüstü düzlükleridir. Molüstü camiin çevresinde ve yarım futbol sahası büyüklüğünde... Orada
daha çok tek kale, şut atma, Mol diye adlandırdığımız ara kesme, tombala ve çelik çomakla
oynadığımız madika oyunları yanında kulunkuvar (uzun eşek), birdirbir, hayıf, kamçı ve yüzük
saklama oyunları oynanır. Çoğu zaman sadece erkekler kendi aramızda, akşamdan sonra da
kızlarla karma olurdu oyunlar. Zira zavallı kızların gündüz annelerle çalışmaları, ev işi yapmaları
ve yük taşımaları kaderleri gereğidir.

Kışın köyde top oynamak için ise yarım saat yürüyerek çıktığımız Baciha Düzü de yarım top
sahası kadardır.

Yürüyerek üç saatte geçip yaylaya vardığımız ve kom-mezra diye adlandırdığımız arazilerimizde
ise düzlük şöyle dursun beş kişinin yan yana oturabileceği bir yer bile yoktur.

İşte köyü, komu ve yaylası ile baş döndürücü korkunç bayırlarda ömür geçirenler olarak
Kurkuluç’tan berrak havada seyrine doyamadığımız bu gizemli, kutsal düzlük, büyüler bizi her
zaman.

Kemer Çayırı’dır ismi hayranı olduğumuz bu düzlüğün. Ama hak ediyor da bu rağbeti; zira
mübalağasız on hatta on beş futbol sahası genişliği ile çevrede emsalsizdir. Üstüne üstlük
hakkında anlatılanlar da cabası. Hiç gezemedim üzerinde; kim bilir, belki de daha büyüktür…

Boştu zamanımızda, boştur halen de. En yakınında Hanlut, Buşur, Cordanlı, Şenus Irmağı
Mahallelerinden oluşan ve Cumhuriyet Devri’nde, Dağönü diye adlandırılan dağ köyünün sınırları
dâhilindedir.

1850’li yıllarda bu köyde imamlık yapmakta olan ve halen mezarı Çaykara-Huş (Işıklı)
Mahallesi’nde bulunan Kürdo lakaplı Şeyh Ahmet Efendi (?-1904), kendisi gibi devrinin
şeyhlerinden olan Huşolu Numan Efendi (1814-1896)’nin kızı Naile ile evlenir. Hanlutlular çok
sevdikleri Şeyh Efendi’ye köyün merasından geniş bir alanı tapusu ile tahsis edince O da bu
alanın en merkezi yerlerini hısımları Numanoğullarına (Soylu-Saylan) bahşeder; geri kalanını da
60, 80 ve 100 karış eninde parseller halinde diğer Huşolu, Zelekalı ve Kadahorlulara satar.
Böylece Tunis Yaylası (Arapça bir kelime olup dağlar arası sıcak yer, vaz geçilemeyecek kârlı iş
veya yer demektir) kurulmuş olur. (2)

Daha sonra, Of’un güçlü ailelerinden Çakıroğulları da bu yaylanın hemen üstünde “Demirkanto-
Demirkent” Tepesi’nde bir yayla kurarlar ve etrafa hükmetmeye başlarlar.

Bu konuda bildiklerimiz, çocukluğumuzda Huşolulardan ve Tunis’te yayla yapan Zelekalılardan
alınan bilgilerden ibarettir. Etekleri çam ormanları ile çevrili olan bu geniş düzlükte tatlı su
gölcükleri varmış çocukların yüzebilecekleri; geniş alanları da varmış top oynayabilecekleri, lâkin
gidemezlermiş, gidince kovalanırlarmış; zira Çakıroğulları’nın mandaları yaşarmış Kemer
Çayırı’nda. Hem de akşam evlerine gitmez orada uyurlarmış; çünkü yabani hayvanlar onlara
yaklaşamazmış. Kadınlı erkekli silah taşıyan sahipleri de gündüz gelir sütlerini sağar götürürlermiş.

Ara ara sorardık birbirimize, niye Kemer Çayırı? Acaba Kemer adında birinin çayırı mıydı?.. Lâkin
büyüklerimizden ne bir cevap ne de bir nakil gelmişti bize kadar.

Açık havalarda hayranlıkla izlediğimiz ve halen de yaylaya yolumuz düşüp güneşli havayı
yakaladığımız zaman seyrine doyamadığımız Kemer Çayırı hakkında bunları biliyorduk şimdiye
kadar.

Şimdi de sorduğumuz Hanlutlu, Huşolu, Kadahorlu 15’e yakın, kadın erkek, yaşlı-genç hiç
kimseden cevap alamadık sorumuza. Herkes Kemer Çayırı’nı biliyor, lâkin isminin nereden
geldiğini bilmiyordu.

Oysa Homeros 3000 sene öncesinden, yazımızın başındaki mısraları ile haber veriyordu bize
buralardan. Dumanın, sisin günlerce yere yapıştığı, haftalarca gözün gözü göremediği, adeta
ölüler diyari Kimmerlerin ülkesinden…

Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu ise, Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları Volume 2/2 Spring 2007’nin
655. sayfasında Kimmerlerden bahisle; Doğu Karadeniz Bölgesi’nin milattan önceki dönemlerden
itibaren Türkler tarafından bilinen ve yurt tutulan bir yöre olduğunu; bilim çevrelerince Türk ya da
Türklere akraba olarak kabul edilen Orta Asyalı topluluklarının M.Ö.’ki yüzyıllarda bu sahaya göç
etmesiyle, Doğu Karadeniz’de Türk varlığının ortaya çıkmış olduğunu; İskitlerin sıkıştırması ile
bugünkü Gürcistan’dan Doğu Anadolu’ya, oradan da İç Anadolu’ya gelen Kimmerler’in, Frig
Devleti’ni yıkarak bölgede bozkır-göçebe geleneklerini devam ettiren bir devlet kurduklarını; bu

sırada bir kısım Kimmer boylarının da kuzeye çıkarak Karadeniz Bölgesi’ne yayılmaya
başladıklarını, Karadeniz Ereğlisi’nden Trabzon’a kadar olan sahayı hakimiyetleri altına aldıklarını;
M.Ö. 585’ten itibaren de İskit baskısı sebebiyle yeniden göç ederek Karadeniz’in kuzeyine çıkarak
bölgeyi terk ettiklerini anlatır tafsilatlı bir şekilde. (3)

Gazete Duvar’ın, 28 Ocak 2018 tarihli güncellemesinde, yazar Tarkan Tufan da, geniş bir kaynak
yelpazesi ile yazdığı “Kimerya” başlıklı yazısında şunları anlatır: “Biz Kimmerleri, Asur metinlerinde
geçen “Ga-mir veya Gi-mir-a” adlarından biliyoruz. İsimleri, oraya buraya gidip gelen insanlar
anlamında olup M.Ö. 900-650 yıllarında İskitlerle aynı alanlarda göçebe olarak yaşamışlardır.
Savaşlara kadın-erkek topyekûn iştirak eden Kimmer savaşçıları, yayları, mızrakları ve kılıçları ile
defnedilir; kadınları ile erkekleri her konuda eşit haklara sahiptir. Urartulu kaynaklarında da çok
savaşçı bir toplum olarak betimlenirler. Kimi akademisyenler Kırım ve çevresinde halen
yaşayanların onların soyundan geldiği kanaatindedir. M.Ö. 9. - 8. yüzyıllarda Homeros ve 5.
yüzyılda Heredot’un yanı sıra birçok klasik yazar eserlerinde Kimmerler’den bahsetmektedir.
Homeros topraklarını özellikleri ile anlatırken, Heredot Karadeniz Steplerinde yaşadıklarını net
olarak belirtir.” (4)

“En Eski Çağlarda Hazar Devleti akınlarına kadar Azerbaycan’da Türk İzleri” başlıklı çalışmasında
tarih araştırmacısı ve akademisyen Zekiye Tunç ise, M. Taner Tarhan’ın “Ön Asya Dünyasında İlk
Türkler Kimmerler ve İskitler-C. 1 Ankara 2002 S. 602”de kayıtlı eserini kaynak göstererek şöyle
diyor: “Kimmerler Prototürkler olarak tanımlanmış ve M.Ö. 2000 yılının başlarından M.Ö. 8. yüzyıla
kadar Karadeniz’in kuzeyinde Avrasya Bozkırlarında ve Kafkasya bölgesinde yaşamışlardır.” (5)

Yazar, aynı çalışmasının 204. sayfasında ise Elvira Latifovanın “Kafkasya’nın Bazı Türk
Toponimlerine Dair” başlıklı, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisinin 2014 Yılı 2. Sayısının 4.
Sayfasını kaynak göstererek şöyle diyor: “Kimmerlerin Azerbaycan’daki varlıkları, Zagatalı İlinin
Kımır ve Kımırlı, Kazak İlinin de Kemer ve Gemerli gibi köylerinin isimlerine de yansımış
bulunmaktadır. ” (5)

Tarihçi-Araştırmacı Osman Doğan da uzun bir kaynakça eşliğinde Ünye Belediyesi Kültür
Yayınları: 3-Samsun/2003, sh. 514’te yayınlanan “Tarih Boyunca Ünye” başlıklı makalesinde,
Kimmerlerin bölgedeki izlerini şöyle tasvir etmektedir: “Antik Çağ'da Kerç Boğazı, ‘Bosporus
Kimmerius’ adını taşımakta, Kırım'da Grek kolonileri olarak görülen Kimmerikum, Kimmeris,
Kimmerike gibi yerleşimler ve yer adları da bir zamanlar Kimmerler'in bu topraklara egemen
olduklarını vurgulamaktadır. Kırım adının da Kimmerler’den türediği bilinmektedir. ” (6)

Kimi tarihçilerin arkeolojik kazılara dayanarak varlıklarını çok eskilere, ta Nuh Aleyhisselam’ın oğlu
Yafes’e kadar dayandırdığı Kimmerlerin M.Ö. 2000 yıllarından M.Ö. 600 hatta 500 yıllarına kadar
Kafkasya, Kırım-Karadeniz ve daha sonraları tüm Anadoludaki maceraları aşağıda kaynak olarak
gösterilen “turkcebilgi” platformunda şöyle özetlenir:

“Kimmerler M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında büyük kafileler halinde güneye inerek Kafkaslar’daki Demir
Kapı ve Derbent geçitlerini aşarak Doğu Anadolu’ya girerler. M.Ö. 714 yılında Urartu sınırını
aşarak Orta Anadolu’ya doğru saldırılara başlarlar ve Kummuh (Adıyaman yöresi), Meluddu
(Malatya), Tabal (Nevşehir - Kayseri yöresi), Şubria (Diyarbakır yöresi), Hubuşna’ya (Ereğli) kadar
yayılırlar. Sinop (Sinope) civarında bir üs oluştururlar. Kuzeyden gelen bu tehdit karşısında Muşku
Kralı Mita, Asur ile ittifak yapmak zorunda kalır ancak Kimmer baskısını durduramaz. M.Ö. 705’te
Muşku Kralı Mitanın da desteğini alan Asur Kralı II. Sargon Kimmerlerle Tabal’da yaptığı savaşta
ağır bir yenilgiye uğrar ve savaş alanında ölür. Muşku Kralı Mita da savaştan sonra tarih

sahnesinden silinir. Bu zafer üzerine Kimmerler batıda Kızılırmak’a kadar uzanırlar. Dugdamme
adındaki ünlü önderlerinin komutasında Frigler’in üzerine saldırırlar. M.Ö. 696 yılında Friglerin
başkenti Gordion’u ele geçirirler. Batıya yönelerek Lidya’yı tehdide başlarlar. Lidya Kralı Gyges,
Asur Kralı Asurbanipal ile diplomatik ilişkiler kurup ondan sağladığı yardımla Kimmerleri M.Ö.
657’de büyük bir yenilgiye uğratır. Ama Kimmerler bir süre sonra toparlanıp yeniden Lidya’ya
saldırır, başkentleri Sardes’i ele geçirirler. Lidya kralı Gyges de savaş alanında ölür. M.Ö. 638’de
bununla da yetinmeyip Ege Denizi kıyısındaki kentlerden Ephesos, Menderes Magnesiası, Myos,
Priene, Lebedos, Melia ve Miletos’u da egemenlikleri altına alırlar. ” (7)

İşte başta “Kırım Yarımadası” olmak üzere, bölgemiz Çaykara-Sultanmurat-Bayburt yolu
üzerindeki Kemer Dağı, Kemençeci Cimilli İbo’nun türküsüne konu olan “Kemerin Kayaları”,
Trabzon Merkezi’nde Kemerkaya Mahallesi ve Kemeraltı Ticaret Merkezi, Antalya’nın Kemer
İlçesi, Kayseri İli Sarız İlçesi Kemer Köyü, Çanakkale İli Biga İlçesi Kemer Köyü, Çanakkale
Troya’da Kemer Suyu, Burdur Mekez Kozluca Köyü’ndeki Kemer Çayırı Mevkii ve bizim bu yazıyı
kaleme almamıza vesile olan ve asırlar boyu,
Kemer Çayiri düzi
Yayılur orda kuzi
Olmadi alamadum
Canum sevduğı kızı
diye ağıtlar yaktığımız, Trabzon İli Of İlçesi Baltacı Deresi Vadisi’nin yaylalara dayanan kısmındaki
meşhur Kemer Çayırı gibi bir çok yerleşim yeri, akar su, dağ ve kayalıkta izlerine rastladığımız ilk
Türk boylarından Kimmerler günümüzden 3000 yıl önce Anadolu’da Karadeniz Bölgesi merkezli
etkin bir egemenliğin sahibi olup Kuzeyden ve Doğudan Anadolu’ya taşıdıkları demircilik sanatı
sayesinde edindikleri keskin ve etkili silahları ile, bir çok devletin tarihe karışmasına sebep
olmuşlardır.
Yakın zamana kadar erkeklerinin sadece %5’i, kadınlarının ise binde 2’si okur-yazar olan
toplumumuzda, dedelerimizin ve ninelerimizin kulaklarına üflenen masallarda olduğu gibi
Anadolu’nun yönetimine hiçbir dönemde Batılı kavimler hakim olamamış; bilakis Doğulu Milletler
egemen olmuştur. Batılılar sadece ve günümüzde de olduğu gibi kültürel boşluk ve cehaletten
yararlanarak koloniler halinde gelmiş, kültürlerini yaymış ve ticaret yapmak suretiyle Doğu’nun
zenginliklerini ülkelerine taşımışlardır. Anlatılanların aksine, Anadolu her zaman Asya’dan gelen
toplumların egemenliğinde olmuştur.

Ahmet MUTLUOĞLU
İstanbul-Çamlıca, 13.07.2018

Kaynaklar:
1.Homeros-ODYSSEİA, Eski Yunancadan Çeviren: Azra Erhat-A.Kadir, Sayfa 197, Bölüm: 11 (Ölüler
Ülkesinde), Can Yayınları, Ekim 2008, (21. Basım)
2. https://www.sozlukbu.com/k/89751/tunus_kelime_anlam%C4%B1_nedir_ne_demek
3. İbrahim Tellioğlu, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Türk Yurdu Haline Gelmesi Hakkında Bir Değerlendirme,
Turkish Studies/ Türkoloji Araştırmaları, Volume 2/2 2007, Sayfa 655.
4. https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2018/01/28/dunya-f
5. https://turkcetarih.com/wp-content/uploads/2015/06/Hazar-Ak%C4%B1nlar%C4%B1na-Kadar-Azerbaycan-
Zekiye-Tun%C3%A7.pdf
6. http://unyezile.com/kimmer.htm
7.https://www.turkcebilgi.com/kimmerler
YORUM EKLE
YORUMLAR
Engin
Engin - 6 yıl Önce

Sayın Mutluoğlu
Yazılarınızı okuyor ve Makale Tadında olması ve bilgilerin Alıntı yapılarak ve masal hikaye efsane vd. bir araya getirerek bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederiz

AHMET MUTLUOĞLU
AHMET MUTLUOĞLU @Engin - 4 yıl Önce

TEVECCÜHÜNÜZ ENGİN BEY. TEŞEKKÜR EDİYORUM.

banner81

banner22

banner21

banner24