İstiklal Marşı’nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy

Yıl 1915...
             Güçlü sömürgen devletler, birleşerek saldırdılar ülkemize, dört bir yandan... Parçalamak,
yok etmek için vatanımızı, milletimizi... Fakat:
“Bize yönelen ister yeryüzü olsun,
 İster gökyüzü;
Türk olmak karşı koymak demektir.”
Türkler için vatan her şeyden üstündür. Bu nedenle var gücüyle kaşı çıktı sömürgene, istilacıya.
Ve şöyle haykırdı her cepheden. Her köşeden:
“Seni elden bırakmayacağız, haşre dek,
Düşmedikçe birer birer üstüne.”

            Öyle de yapıldı. Yurdumun toprağına, taşına birer birer düşüp şehit oldu Mehmetler, Ayşeler, Fatmalar, Elifler, Emineler, yaşlılar, gençler, çocuklar... Geride kalanlar koşup şehitlerin yerini doldurdular, akıtıp kanlarını kurtardılar bu vatanı. Çünkü: Türk milleti, tarihi boyunca özgür ve bağımsız yaşamış; başkasının tutsağı, kölesi olmamış; yabancı boyunduruğuna girmemiştir. Türkler, birbiri ardından, birbirini tamamlayan devletler kurmuşlar, uygarlıklar yaratmışlardır. Çünkü bağımsızlık yaradılışımızın ayrılmaz parçasıdır.
Yıl 1920…
              Kurtuluş Savaşı, tüm şiddetiyle devam ediyordu. Yurdun dört bucağında halkımız, işgalcilere, sömürgenlere karşı olanca gücüyle karşı koyuyordu. Düzenli ordumuz Yunan ordusuna ilk tokadını indirmişti İnönü'de…
               Toplumda Millî bilinci güçlendirmek, bağımsızlık coşkusunu artırmak için bir marşa gerek duyuldu. İstiklâl Marşı, bağımsız bir devlet olmanın da gereğiydi. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, millî marş yazılması için hükümete öneride bulundu. Millî Eğitim Bakanlığı öneriyi uygun buldu. Bunun üzerine "İstiklâl Marşı Yazma Yarışması" düzenlendi ve 500 lira ödül kondu.
           Yarışmaya 724 şiir katılmıştı. Bunlar arasından İstiklâl Marşı olacak bir şiir seçilemedi. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’in isteği üzerine, Mehmet Akif Ersoy, “Kahraman Ordumuza" adlı dörtlükler halinde yazılmış kırk bir dize olan ve sonuncu bölük beş dize olan şiirini yazdı. Bu şiir 1 Mart 1921 tarihli TBMM toplantısında okundu. 12 Mart 1921 tarihli toplantısında da ayakta alkışlanarak İstiklâl Marşı olarak benimsendi. Aynı yıl bir de beste yarışması açıldı, ama kesin bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine Millî Eğitim Bakanlığı'nca Ali Rıfat ÇAĞATAY’ın (1867–1935) bestesi uygun görülerek okullara duyuruldu. 1924'ten 1930'a kadar marş bu beste ile çalındı. O yıl bunun yerini, Cumhurbaşkanlığı Orkestrası şefi Zeki ÜNGÖR'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste aldı.
          Mehmet Akif Ersoy yarışma için konan ödülü almadı. 0, bu görevi ordu ve milletimiz adına yerine getirdiğini söylemiştir.
            Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı'nda, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, hakka, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirir. Mehmet Akif Ersoy 1873-1936 yılları arasında yaşamış ünlü bir şairimizdir. Safahat adlı bir yapıtı vardır. İstiklal Marşı‘nı hiçbir yapıtına almamıştır. Nedeni sorulduğunda ’’O benim değil, ulusumun eseridir.’’ demiştir. İstiklal Marşı yeniden yazılamaz mı? Sorusuna da ’’ Allah Türk ulusuna bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.’’ Diye yanıt vermiştir. Özgür, güçlü, çağdaş, mutlu insan olmanın yolu bağımsızlıktan geçer. Türk ulusu, özgür ve bağımsız bir ulus olarak yaşaya gelmiştir. Öyle de kalacaktır.

Bütün bu yazılan şeyleri mutlaka daha önceden de duydunuz ve belki de birçoğunuzun ruhunda derin akisler uyandırdı. Bizler şu anı yaşayanlar olarak geçmişin mirasını ve geleceğin emanetini taşıyoruz. Geçmişte yaşayan şanlı ceddimiz, şehit dedelerimiz bize bu güzel vatanı miras bıraktı. Bizler de gelecek nesillere bu kutsal emaneti en güzel şekilde taşımalıyız. Unutmayınız ki omuzlarınızda geleceğin sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğu taşımak öyle kolay değildir. Çalışmak ister, fedakârlık ister. Bizden sonra gelecek nesillere güçlü ve müreffeh bir ülke bırakmak, geçmişin mirasını geleceğe emanet olarak taşımak için çok çalışmalıyız.
            İstiklal Marşımızın Üç ayağı vardır; birincisi; Türk Milleti, ikincisi Türk Milli Mücadelesi, üçüncüsü de; bu milletin bir ferdi olarak, Türk Milli Mücadelesi içinde varlığımızı bütün dünyaya haykıran Mehmet Akif’dir.
          Bu demektir ki İstiklal Marşı’nı anlamak için önce Türk Milleti’nin milli değerlerini, sonra milli mücadele içindeki Türkiye’nin durumunu, milletimizin çektiği acıları, bu acılara çılgın denilebilecek bir gayretle göğüs gerişleri, tarihi bilgilerle yoğurarak değerlendirmelidir ki takdir edersiniz bunu anlatmaya da zamanımız yetmeyecektir. Ayrıca bu mücadelenin askeri yönü de bir başkadır. Bu olayın en büyük kahramanı ise hiç şüphesiz Türk Milleti’dir. İstiklali için benzersiz bir gayret ve güven ile hareket edip, yedi düveli alt etmiş, hafızamızdan asla silinmeyecek derin izler bırakmış ve bir destan yazmıştır. O destan İstiklal Marşımızdır.
                Türk Çocuğu’na, bizi İstiklal Savaşına zorlayan şartları ve mel’un elleri anlatmadan, milletin çektiği acıları, o sıkıntıları, gördüğü zulümleri sergilemeden İstiklal Marşımız’ı anlatmak yeterli olmayacaktır.
              Bu değerlendirme çerçevesinde bize düşen görev de milli marşımızı vesile ederek onun ifade ettiği milli ruhu, milli duyguyu gençlerimize tanıtmak, benimsetmek olmalıdır.
             İstiklal Marşının kabulünün 93. Yıl dönümünü kutladığımız şu günde Ulu Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk, aziz şehitlerimiz ve İstiklal Şairimiz merhum Mehmet Akif’i şükran ve minnetle yâd ediyoruz.

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24