Ekonomik cephe düşerse

 

Son zamanlarda dünyada ve Türkiye’de esrarengiz olaylar yaşanıyor. Bunun en temel hareket noktası da dünya üzerinde yeni güç kaymalarının yaşanmasıdır. Dünyada yaşanan bu baş döndürücü olayların başında ekonomik çıkarlar geliyor. Dün de bugün de gerek savaş durumunun gerekse barışın  bağlı olduğu dayanak noktası ekonomidir. Dünyanın neresinde olursa olsun dünya üzerinde kurulu bir düzene eyvallah diyorsanız, size sunulan reçeteleri kabul ediyorsanız göreceli olarak “bağımlı bir barış” ortamı sağlanıyor size. Türkiye’de son dönemde yaşanan ekonomik sıkıntıların müsebbibini de o minvalde değerlendirmek gerekir. İçeride yaşadığımız yönetimsel hatalar bugünkü ekonominin geldiği noktayı tam olarak izah edemiyor.

 

Ya bağımlı bir barış ortamı yaşayıp bağımsızlığınızı ipotek edeceksiniz ya da kurulan bu acımasız, adaletsiz, zulüm içeren düzene karşı koyup özgürlük mücadelesine gireceksiniz. İkinci tercihi yaptığınızda başınıza geleceklere de katlanmayı göze almış olmanız gerekir. Siyasi bağımsızlıkların en önemli güvencesi ekonomik bağımsızlıktır. Ekonomik bağımsızlığa sahip olmayanların siyasi bağımsızlığı çok anlam taşımıyor. Türkiye tam bağımsızlık yolunda harekete geçince de başına olmadık sıkıntılar gelmeye başladı.

 

Ülke içerisinde yolsuzluk, betona yatırım, istihdama dönük olmayan ekonomi modeliyle suçlanan iktidar için bugün yaşadığımız ekonomik buhranı açıklamaya yetmiyor. Bölgesinde kendine biçilen rolü yeterli bulmayan Türkiye yeni kurulmaya çalışılan dünya düzeninde yer almaya çalışıyor. Müttefik dediği gerek ABD gerekse AB tarafından tamamen yalnızlaştırılan Türkiye; Rusya, Çin, Hindistan gibi blokla hareket etmeye çalışıyor. Bakıldığında bu bloklaşmalar hiç de hayra alamet değildir. Çünkü  yaşadıklarımız hem 1. Dünya Savaşı hem de 2. Dünya Savaşı öncesindeki bloklaşmalara benziyor. Hatta öyle ki geçen ay Rusya, Çin, Moğolistan ülkelerinden 300 bin askerin katıldığı ve ortaklaşa yürüttüğü VOSTOK 2018 tatbikatı dünya için savaş çanları çaldığını gösteriyor. Buna karşı ABD’nin başını çektiği 25 Ekim’de başlayacak “Trident Juncture 2018” 31 NATO ülkesinden 45 bin asker, 150 uçak,60 gemi 10 binden fazla zırhlı araçla Norveç’te muhtemel Rus saldırısına karşı tatbikat yapacak.

 

Türkiye bu olaylar olurken içeride ve dışarıda saldırılara maruz kalıyor. Son ekonomik saldırılarla köşe sıkıştırılan Türkiye gerek Arap ülkeleri tarafından gerekse Batılı ülkeler tarafından yalnızlaştırılıp teslim alınmaya çalışılıyor. Hadi ekonomik saldırıların dışarıdan olanları anladık da içeride bizim gibi görünen münafıkça davranan unsurlar neyin nesi oluyor. Ekonomik krizi bahane edip ülke içinde yaşanan fiyat artışları vatandaşın hayatını gerçek anlamda olumsuz etkilemeye başladı. Bu fiyat artışlarının etkileri toplumsal infiale dönüşmesi de yadsınamayacak bir durumdur. Cephede kazandığımız savaşı çarşıda, pazarda, markette kaybedersek toplum olarak hepimiz kaybederiz.

 

Herkes elinden geleni yaparsa, milli duruş ekonomide de sergilenirse bugünlerden güçlenerek çıkarız. Siyasi irade yolsuzluklar noktasında hassas olursa, istihdama yönelik yatırımlara ağırlık verirse, faiz lobisine teslim olmazsa devlet ve millet olarak savurganlıktan kaçınıp gereksiz harcamalar yapılmazsa bu türbülanstan çıkarız. Bu millet açlıkla imtihanı hep geçmiştir de rahatlıkla mücadeleye ayak diremesinde kaybetmiştir. Okyanusları aşıp sığ denizlerde boğulmak istemiyorsak dayanışma ruhunu tüm alanlara yaymalıyız. Bütün cepheler önemlidir lakin ekonomik cephede gedik açılırsa kapatmak zor olur. Herkes gücü kadar gayret göstermelidir.Ekonomi cephesi düşerse diğerleri daha rahat düşer.
YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24