Değer miydi...?

Demokratik kurallara göre yönetim belirlensin ve halkın iradesi yönetimde  tahakkuk etsin diye,Adeviye meydanında on bine yakın vatandaşın öldürülmesi,Suriye'de üç yüz bin insanın hayatını kaybetmesi,Libya'nın Kaddafi öldürüldükten sonra iç çatışmalara sürüklenmesi ve o gün bugündür istikrarının temin edilememesi, Saddam Hüseyin diktasından kurtulmak isteyen Irak'ların bedelini çok ağır biçimde ödemesi ile gelinen noktada sormak gerekmez mi, değdi mi bütün bunlara?

 

Hür düşünelim,düşündüğümüzü rahatlıkla söyleyelim,gazeteci istediği gibi yazsın,televizyoncu aklına geleni söyleyebilsin ve bizden biri yönetsin  diye bu kadar canların zayi olmasına,namusların çiğnenmesine,ailelerin fertlerinin bile farklı siyasi akımlara sürüklenmelerine ve birbirlerinin karşısında durarak en ağır biçimde işkence ile birbirlerini öldürebilecek noktaya gelmelerine değdi mi?

 

İşim gereği yılarca bu ülkelerdeki Müslümanlarla  iletişim içerisinde oldum.Namaz kıldıklarında Sisi'yi destekleyenden Mürsi'yi destekleyeni ayırt edemezsiniz.Esed yandaşı durumuna düşürülen Suriyeli Prof. Dr. Ramazan El Buti'nin,  Suriye Âlimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Abdullah Salkini'den aslında hiç bir farkı yoktur.Ayrıca Salkini'yi bize tanıtan siyasi olumsuz şartlar iken,El Buti savaştan önce de ilim adamı olma özelliği ile tüm ehli sünnetin tanıdığı bir kişilikti. Her ikisi de  Esed'in zalimliği konusunda hem fikirdiler. Ancak,  Ramazan el Buti ,çatışmak büyük tahribattır düşüncesindeydi,Salkini ise, bir iki günde bu iş biter düşüncesini taşımaktaydı...Ne yazık ki Merhum El Buti tespitinde haklı çıkmıştır.

 

Türkiye olarak,demokratik kültürümüz olmasına rağmen, kendi ülkemizde  bize bağlı parti yönetimlerinin belirlenmesi ve Belediye başkanlıklarında uygulayamadığımız yöntemi, başka ülkelerdeki Müslümanlardan  hem de gerekirse silah yardımında bulunarak veya çatışmaya da teşvik ederek nasıl isteyebildik?Değdi mi tüm bunlara?

 

Mısır'da Adeviye ve Tahir  meydanında toplanan Sisi ve Mürsi taraftarları  korkulu gözlerle sağa sola bakınarak çatışma olmadan bu sorunu çözecek biri yok mudur sorularını birbirlerine soruyorlardı.Çatışma olmadan kan dökülmeden birileri devreye girer ve bu sorun kansız çözülebilir mi diyorlardı.28 şubatı sorunsuz atlatan Türkiye'nin, ağabeylik  etmesini bekliyorlardı.Ama olmadı,tamda ABD ve Batının istediği gibi  oldu .Mısırlıların arasına kan girdi.Yıllarca bu sorunu çözmek isteseler de artık çözemeyecekler.Bu nesil gidip yenisi gelinceye kadar kan davası devam edecek...

 

Olmadı beyler olmadı...Türkiye, yıllarca kan dökmüş azılı teröristlerle silahsız bir çözüm ararken (ki destekliyorum bu tutumu),aralarında hiç kan olmayan insanlara silahlı çatışmayı veya direnerek silahla öldürülmek ihtimali olan  bir duruşu, çıkış yolu olarak göstermek gafletinde nasıl bulundunuz!?Bir gün gelirde silahların namluları önünde direnmeye davet ettiğimiz kişiler bize  ,28 şubat sürecinde size silah doğrultulmamışken direnmeyi düşünmediniz de ,silahların namluları önünde  iç çatışma getirecek bir direnmeyi niçin bize dayattınız derlerse ,verecek cevabımız var mıdır? Bir taraftan sizler silahlı terör örgütü ile bağrınıza taş basıp masada sorunlarınızı çözmek isterken,öte yandan  bizim ülkelerimizde yeni terör örgütleri meydana getirecek bir duruşa bizi niçin ittiniz sorusunun cevabını verebilecek miyiz acaba?

 

Gelinen noktada sorarım değdi mi tüm bunlara!?

 

İslam ülkelerinde olup bitenlere zalim ve mazlum ilişkisi olarak bakmak mecburiyetindeydik.Ama bizi oyuna getirdiler.Zalim Esed'in arkasındakileri Nusayri,Muhalifleri ise sünni olarak tanımlamak çatışmayı batının istediği formata sokmaktı.Sonuç itibarıyla Suriye'de herkes kaybetti,sadece Batı ve ABD kazandı.Mısır'da Sisi'nin arkasındakileri İslamdan uzak kişiler olarak, hatta Kıbtiler olarak tanıttılar ,Mürsi ve taraftarlarını da sünniiler sınıflamasına soktular.Oysa bu tanımlamada yanlış olmuştur. Sisi'nin arkasında sünni,Mürsi'nin arkasında Hıristiyan seçmen bulunmaktadır.İlişki CHP ve AK parti ilişkisidir yani.28 şubatta çatışmaya ülke sürüklenseydi taraflar kim olacak idiyse...işte Mısır'da da taraflar  onlar olmuştur! Mısır'da da İsrail,ABD dışında herkes kaybetmiştir.

 

Darbeci zalimlere sessiz mi kalsaydık diyenler olabilir.Onlara da, yıllar önce başımdan geçen bir olayı anlatarak cevap vermek isterim.Geçmişte oturduğum evimin üst katında her akşam hanımını dövüp hastanelik eden biri vardı.Adama bu yaptığı alçak iş karşısında mani olamıyordum,yapabildiğim tek şey kavga başladığında bir an  önce gidip hanımını elinden almak olabiliyordu.Hanımına da eli sopalı eşine karşı diren dediğimi hiç hatırlamıyorum.Bilmem söyleyeniniz olur mu? Mısır'da da  eli silahlı olan zalime karşı diren çağrısı,  zalimin zulmünü artırmaktan başka hiç bir işe yaramamaktadır.Ama Türkiye her fırsatta bu yanlışına devam ediyor...

 

Bu duruş Müslümanların arasına kan soktu ve sonuçlarına bakılırsa  değmedi dostlar!Batı ve ABD İsrail dışında bölgede herkes kaybetti...

Diyorum ki değdi mi tüm bunlara?

 

Ömer ALÇEP


YORUM EKLE
YORUMLAR
yorum
yorum - 9 yıl Önce

Hocam Sitede yazdığınız hemen hemen her yazınızı okudum.Ama sadece düşünce olorak katıldığım yazınız bu son yazınız.Konuyu çok güzel bir perspektif ele aldınız.Sizin acizane gördüklerinizi bu ülkeyi yönetenler niye görmez veya ısrarla görmek istemez.

mehmet hacıefendioğlu
mehmet hacıefendioğlu - 9 yıl Önce

Demokrat kelimesi dışında yazınız çok güzel ömer kardeşim birde bu doğrultuda 12 yıldır iktidarın iç ve dışta yaptığı sayısız tahribatı gördünseniz eğer sizi canı gönülden kutlarım

banner81

banner22

banner21

banner24