Benim sendikam senin sendikanı döver (!)

Yollar ne kadar uzun, ne kadar çetin olsa da çıkılan yolda bir amaç belirlenmişse yolun uzunluğu da yolun zorluğu da acı vermez yolcuya. Kutsal bir yola çıktığını söyleyenlerin yolda amaçlarını değiştiklerinde yol da yolculuk da artık kutsal olmaktan çıkar. İnsan o anlamda yola çıktığı değerleri ve yolunu zaman zaman kontrol etmelidir. Yolu kutsal yapan yola çıkılan değerlerdir. Kutsalları da yaşatan insanlardır.

 

İnsanlar yaşadıkları sıkıntılarında bazı anlarda tek başlarına yeterli olamayabiliyorlar. Onun için sıkıntıları aşmak adına birlikte hareket edip dayanışma örgütleri kurmuşlar. Dünyada Sanayi İnkılabıyla ortaya çıkan işçi sınıfının hak arama mücadelesi sonucunda sendikal faaliyetler ortaya çıktı. Bu hak arama mücadelesi önce bütün Avrupa’yı sonra da tüm dünyayı etkiledi. Hatta dünyada kapitalizmin karşısında işçi sınıfının ve sendikal hareketlerinin etkin çabalarıyla sosyalizm kapitalizm karşısında önemli taraftar kitlesi buldu.

 

İşçi sınıfının sendikal mücadelesi toplumun diğer çalışan kesimlerinde de etkili oldu. Günümüzde kamuda çalışan memurlar arasında hak arama mücadelesinde de sendikacılık mücadeleleri yapılmış sonunda memurlar arasında sendikalaşmanın önü açılmış, çalışanların hak araması ve başarılı olmuş. Bu sefer sendikalar arasındaki hak mücadelesi farklı alanlar yönelmiş. Mücadele dikey değil yatay düzlemde devam etmiş,  mücadele bir yönüyle sendikaların birbirinden üye kapma yarışı dönüşmüş.

 

Aslında kuruluş aşamasında bir mücadele bir amacı için yola çıkılan sendikalar bugün artık o amacından sapmışa benziyor. Amaçtan sapılınca da yeni amaç belirlenmiş oluveriyor. Siyasal üstünlük sayısal üstünlük için en büyük gaye haline getiriliyor. Dünün hastalığı bugün de yaşanıyorsa dünün bugünden farkı olamaz. Dün geçer akçe birilerinin yanında yer almakla oluyordu. Bugün de yapılan dünden faklı görünmüyor. Nerede yaşanırsa yaşansın ne yaşanıyorsa yaşansın haksızlık karşısında insanların bir duruşu olmalıdır. Kaymalar, eksilip artmalar güç dengelerine göre olmamalıdır.

 

Gücün karşısında diz çökenler kendi varlıklarını inkâr ederler. İnsan ne olduysa o olmasını bilmelidir. Kendi olmayı başaramadığında yeryüzü bir sürü aynı suretlerle bezenmiş olur. Kolay olandır aynı olmak zor olansa faklı olup kendi kalabilmektir insanın. Menfaati uğrunda kendi olandan, kendi değerlerinden vazgeçilen bir hayatın samimiyetinden kimse emin olamaz. Bu neviden insandan ne kendine ne çevresine fayda olur.

 

Bugün sendikacılık adeta kelle sayısının artırma yarışına girilen kurum haline dönüşmüş durumdadır. Böyle bir anlayış günü kurtarmadan başka bir işe yaramaz. Niteliksel değil niceliksel bir üstünlük anlayışıyla yola devam etmek aslında sonun başlangıcı anlamına gelir. İstatistiksel üstünlük benim sendikam senin sendikanı döver yarışına dönüşüyorsa hak arama adına değil güce yaslanma adına mücadele ediliyor izlenimi doğuruyor.

 

Kimsenin çayında, çimeninde gözümüz yok arkadaş. Bizimkisi sadece her şeyin aslına rücu etmesinde doğacak toplumsal yarardır. Çünkü elde edilen güç yerinde ve zamanında kullanılmazsa etkisini kaybeder. Kaybolan gücün arkasından gün gelir hayıflanmaktan başka bir şey yapılmaz.

Günümüzdeki sendikalar gerçek manada görev yapmaları için Osmanlı’daki Ahilik teşkilatı gibi sosyal sorumluluk üstlenmeliler. Toplumun önünü açıcı, eğitici, öğretici toplumsal dayanışmayı ve kardeşliği ait olduğu gruba ve topluma şamil kılıcı bir misyon üstlenmelidir. Toplumsal aidiyet ve toplumsal farkındalığın merkezinde görmeli kendini. Aidatların toplandığı, seçim zamanlarında üyeleriyle iletişime geçen yapıya dönüşmüşse zaten ölü demektir bu. Ölüyle de kimse ilgilenmez. Herkes yaptıklarının ve yapmaya muktedir olup yapmadıklarından sorumludur.

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24